MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com
YİRMİ DÖRT MAYIS VE OTUZ ÜÇ ŞEHİT -2-
(Dünden devam)
Hain ellerin sarmaladığı kan kusan silahlar gecenin üçüne kadar ihanet kustu, kan kustu, ölüm kustu. Tan yerinin emaresi görüldüğünde yol kenarında ana kucağından kalkıp vatan hizmetine koşan bu kınalı kuzular dallarından koparılan taze fidan gibiydiler. Bursalılar, Maraşlılar Antepliler, İzmirliler üst üste koyun koyunaydılar.
Onlar vatan için can verdiler. Birer melek oldular. Uçtular cennetin has bahçesine kondular. Çanakkale’de can veren, bir dünyaya nam veren iki yüz elli bin şehide arkadaş, peygambere yoldaş oldular.
***
Odur budur her buradan geçtiğimde şehitlerimizin anısına dikilen şehitlik anıtında durur yanaklarımdan süzülen birkaç damla yaşa aldırmadan onların ruhuna Yasin’ler okurum, fatiha’lar okurum.
Onları Bedr’in aslanlarının yerine korum.
Onlarla konuşurum.
O anıtın hemen yanı başında bir şiir dile getirilmiş. İnsanın tüylerini diken diken eden yaralı bir kalbin yazdırdığı bir şiir. Gözlerimizi nemlendiren, okuyanların dudaklarını titreten bir şiir. Bakınız şair o gidenleri “Gittiler” ifadesi ile nasıl yola salmış, nasıl göndermiş.
***
Bin yıllık çınarın dalları gibi
Soylu arıların balları gibi
Sancağın solmayan alları gibi
Kanlarıyla karılarak gittiler
Bayraklara sarılarak gittiler
Rahmet iner akan sular durulur
Bingöl yaylasında otağ kurulur
Hainlerden bir gün hesap sorulur
Bu gerçeği bile bile gittiler
Şehit olup güle güle gittiler.
***
“Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır” ne doğru bir söz. İşte vatan yolunda, vatan uğrunda hep bir aradalar. Hataylısı, Maraşlısı, Konyalısı, İzmirlisi, Anteplisi kol kola, can canalar. Dağlara taşlara “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazmakta, ay yıldızlı bayrağına selam durmaktalar. Bu ruhla geldiler bu ruhla gittiler. Bunlar o gece ölümü gördüler. Kahramanlığı gördüler. Bunun yanında ihaneti, alçaklığı, kahpeliği gördüler.
Ve onlar bu gece cenneti gördüler. Nebi’ler Nebi’sini gördüler. Ona gittiler.
Lise öğrencisi iken okullarını bırakıp Çanakkale’ye ölüme koşan Kınalı Kuzulara özenerek gittiler.
Ulu Önder Atatürk’ün “Ben size ölmeyi emrediyorum” emrine riayet ettiler. Başlarındaki kınalarıyla gittiler.
Kabirleri nurla dolsun.
Mekânları cennet olsun.
***
Ey bu şehitler ülkesini yönetenler!...
Bürokratlar, vekiller, parlamerterler.
Askerler ve siviller….
Görmemişseniz burasını gidiniz, görünüz. Giderseniz orada bir Çanakkale ruhunu görürsünüz. Orada mertliği ve kahpeliği görürsünüz. Orada ihaneti ve sadakati görürsünüz.
Orada Mehmetçiği görürsünüz.
Gidiniz orada Otuz üç mübarek şehidin künyelerini okuyunuz. Onların ruhuna Yasinler, Fatiha’lar gönderiniz. Ama lütfen bunlara tetik çeken hain elleri affetme gibi bir varsayımı telaffuz bile etmeyiniz. Onların dağların zirvesine kanayan tırnakları ile yazdıkları Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli vecizelerden birisi olan ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini anlatan “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazılarını sakın ola silmeyiniz, sildirmeyiniz. Bu otuz üç şehidin kemiklerini sızlatmayınız.
Ne olur bizleri bir kere daha ağlatmayınız.
Ağlatmayınız!…
***///***
Mehmet Şükrü Baş 26 Mayıs 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi
mehmet_sukru_bas@mynet.com
YİRMİ DÖRT MAYIS VE OTUZ ÜÇ ŞEHİT -2-
(Dünden devam)
Hain ellerin sarmaladığı kan kusan silahlar gecenin üçüne kadar ihanet kustu, kan kustu, ölüm kustu. Tan yerinin emaresi görüldüğünde yol kenarında ana kucağından kalkıp vatan hizmetine koşan bu kınalı kuzular dallarından koparılan taze fidan gibiydiler. Bursalılar, Maraşlılar Antepliler, İzmirliler üst üste koyun koyunaydılar.
Onlar vatan için can verdiler. Birer melek oldular. Uçtular cennetin has bahçesine kondular. Çanakkale’de can veren, bir dünyaya nam veren iki yüz elli bin şehide arkadaş, peygambere yoldaş oldular.
***
Odur budur her buradan geçtiğimde şehitlerimizin anısına dikilen şehitlik anıtında durur yanaklarımdan süzülen birkaç damla yaşa aldırmadan onların ruhuna Yasin’ler okurum, fatiha’lar okurum.
Onları Bedr’in aslanlarının yerine korum.
Onlarla konuşurum.
O anıtın hemen yanı başında bir şiir dile getirilmiş. İnsanın tüylerini diken diken eden yaralı bir kalbin yazdırdığı bir şiir. Gözlerimizi nemlendiren, okuyanların dudaklarını titreten bir şiir. Bakınız şair o gidenleri “Gittiler” ifadesi ile nasıl yola salmış, nasıl göndermiş.
***
Bin yıllık çınarın dalları gibi
Soylu arıların balları gibi
Sancağın solmayan alları gibi
Kanlarıyla karılarak gittiler
Bayraklara sarılarak gittiler
Rahmet iner akan sular durulur
Bingöl yaylasında otağ kurulur
Hainlerden bir gün hesap sorulur
Bu gerçeği bile bile gittiler
Şehit olup güle güle gittiler.
***
“Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır” ne doğru bir söz. İşte vatan yolunda, vatan uğrunda hep bir aradalar. Hataylısı, Maraşlısı, Konyalısı, İzmirlisi, Anteplisi kol kola, can canalar. Dağlara taşlara “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazmakta, ay yıldızlı bayrağına selam durmaktalar. Bu ruhla geldiler bu ruhla gittiler. Bunlar o gece ölümü gördüler. Kahramanlığı gördüler. Bunun yanında ihaneti, alçaklığı, kahpeliği gördüler.
Ve onlar bu gece cenneti gördüler. Nebi’ler Nebi’sini gördüler. Ona gittiler.
Lise öğrencisi iken okullarını bırakıp Çanakkale’ye ölüme koşan Kınalı Kuzulara özenerek gittiler.
Ulu Önder Atatürk’ün “Ben size ölmeyi emrediyorum” emrine riayet ettiler. Başlarındaki kınalarıyla gittiler.
Kabirleri nurla dolsun.
Mekânları cennet olsun.
***
Ey bu şehitler ülkesini yönetenler!...
Bürokratlar, vekiller, parlamerterler.
Askerler ve siviller….
Görmemişseniz burasını gidiniz, görünüz. Giderseniz orada bir Çanakkale ruhunu görürsünüz. Orada mertliği ve kahpeliği görürsünüz. Orada ihaneti ve sadakati görürsünüz.
Orada Mehmetçiği görürsünüz.
Gidiniz orada Otuz üç mübarek şehidin künyelerini okuyunuz. Onların ruhuna Yasinler, Fatiha’lar gönderiniz. Ama lütfen bunlara tetik çeken hain elleri affetme gibi bir varsayımı telaffuz bile etmeyiniz. Onların dağların zirvesine kanayan tırnakları ile yazdıkları Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli vecizelerden birisi olan ve Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini anlatan “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE” yazılarını sakın ola silmeyiniz, sildirmeyiniz. Bu otuz üç şehidin kemiklerini sızlatmayınız.
Ne olur bizleri bir kere daha ağlatmayınız.
Ağlatmayınız!…
***///***
Mehmet Şükrü Baş 26 Mayıs 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder