2 Haziran 2010 Çarşamba

SANDIKLI RÜYASI -3-
















Fazıl Ahmet Bahadır'la Yunus Emre türbesinde
















Gaziantep'ten Mehmet Kara, Mersin'den Mine Bahçeci, Ahmet Otman,
ben ve Sandıklı okul müdüresi ile Afyon'lu şair Ali Akçeken
















Kaymakam Samet Ercoşkun ile Elazığlı
şair ve yazarlar sahnede toplu halde
















Yunus Emre türbesinde İsmail Özmen, R.Mithat Yılmaz ve ben


















Yaylada

















Mehmet Kara, Fazıl Ahmet Bahadır, Mehmet Şükrü Baş
Ahmet Otman, Mine Bahçeci ve İsmail Özmen yaylada
















Sandıklı Belediye Başkanı İsmail Elibol ile köydeki kahvaltıda
















Şehirde bir gezinti

















Kaymakam bey eşi ve misafirleri yaylada
















Elazığ heyeti KONYA Mevlana'da






Şairler Park otel önünde

MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

SANDIKLI RÜYASI -3-

Tarih 14 Mayıs Cuma, saat 8.30.

Park Otel’in kahvaltı salonundayız, salon yarı yarıya boş. Garsona soruyorum, “Nerede bu millet?” diyorum. “Havuzdalar efendim.” diyor. Hakikaten görülmeye ve girilmeye değer havuzlar var burada. Az sıcaktan çok sıcağa doğru yapılmış 1.40 metre derinliğinde kocaman kocaman havuzlarla birlikte saunalar, masaj salonları, Türk hamamları, çamur banyoları ehil insanların denetiminde halkın istifadesine sunulmuş vaziyette. Kapılarında asılı tabelalarda hangi havuzun hangi hastalığa iyi geldiği yazılıyordu.

Lobiye çıkıyorum beni Yaşarlar Zekiye Ana İlköğretim Okulu Müdürü saygıdeğer hocam Osman Ulusoy gülen bir yüzle karşılıyor. İzmirli şair İsmail Göktaş ve İlimiz Mezre İlköğretim Okulu Müdürü Muammer Aksoy ile birlikte bizi arabasına alıyor, Zekiye Ana İlköğretim Okuluna götürüyor. Makam odasında sıcak çaylarımızı yudumlarken öğrencilerin ve salonun hazır olduğu haberi geliyor. Salona giriyoruz, gözleri ışıl ışıl yanan temiz giyimli, geleceğimizi şekillendirecek öğrencilerle karşılaşıyoruz. Başkanlığını Muammer Aksoy’un yaptığı panelde İzmirli eğitimci şair İsmail Göktaş’la birlikte çocuklarla hasbıhal ediyoruz, şiirler okuyoruz, sordukları soruları cevaplıyoruz.

Cuma Namazı yaklaşıyordu, kısa tuttuk bu güzelim programı. Daha sonra öğretmenler odasına gittik, okulda görevli 15 öğretmenle tanışma imkânı bulduk, ilgi ve alakaları ile mütehassıs olduk. Hepsinin katılımı ile uğurlandık. Ben burada başta müdürümüz Osman Ulusoy olmak üzere bütün öğretmenlerimize ve sevgili öğrencilerimize teşekkürler ediyor, selam, sevgi ve saygılar gönderiyorum..

***

Eli bol, gönlü gani Belediye Başkanı İsmail Elibol’un ikramı olan öğlen yemeği, Cuma Namazı derken öğlen sonu Yunus Emre’nin türbesinin olduğu Yunus Emre Mahallesine gidiyoruz. Orada kurulu çadırda günün anlam ve önemi belirtiliyor, yapılan helvalar ikram ediliyor. Yanımda yine müdürümüz Osman Ulusoy, eğitimci şair ve yazar Fazıl Ahmet Bahadır, Ahmet Otman, İsmail Göktaş, Mehmet Kara, R.Mithat Yılmaz’la birlikte Yunus Emre’nin mezarına geliyoruz, el açıp mübarek ruhuna Fatihalar gönderiyoruz. Daha sonra Taptuk Emre’nin mezarını ziyaret ediyoruz. Yunus Emre’nin dergâhına eğik bükük odunları bile reva görmediği bu büyük velinin önünde saygıyla eğiliyor, Fatiha’lar gönderiyoruz.

VE O AKŞAM

O akşam Park Otelin beş yüz kişilik o görkemli konferans salonunda şairlerimiz sahne alıyor. Sunucunun daveti üzerine hınca hınç dolu salonda şairlerimiz genellikle Yunus Emre konulu şiirlerini dinleyenlerin takdirine sunuyorlardı. Ahmet Otman kardeşimiz gecenin en kısa şiirini okuyarak gecenin rekorunu kırıyor, şiirler okunduktan sonra şairler coşkuyla alkışlıyordu. Belli ki bu ilçede şaire ve şiire yeteri kadar önem veriliyordu. Öyle olmasaydı Yunus Emre gibi bir deha burada yatıyor olabilir miydi?

Sıra bendenize geldiğinde yazarken epey zorlandığım ve o büyük veliye ithaf ettiğim “Yunus Gibi II” başlıklı şiirimi okudum işte o şiir:

YUNUS GİBİ – II -

Değişti mi dünya bilemiyorum,

Yunus’un, Veysel’in dünyası değil.

Kirlendi âdemin gönül çeşmesi,

Eller birbirini yunası değil.

*

Dil dersen bir başka doğrudan uzak,

Hak hukuk arama; örtülü tuzak.

Oysaki toprağın, altı da toprak,

Alınlarda kurban kınası değil.

*

Gönül dersen yaslı, sevgiden yoksun,

İster ki Yunusça çağlasın aksın.

İnsanlar insana insanca baksın,

Yürekler bu aşkla yanası değil.

*

Dert dokurum ilmik ilmik çıkrıkta

Gam yükümdür hem karada hem akta.

Gönlümdeki gün görmemiş konakta,

Neşe yok, şevk dersen kalası değil.

*

Her akşam gün batar, hava kararır,

Güz düşer bağrıma, gönlüm sararır.

El açar da Şükrü Hakk’a yakarır,

Dualarım kattan dönesi değil.

***

İşte böyle sevgili okurlarım. Bir tatlı günün daha sonuna gelmiştik. Odalarımıza çıktık. Yarınki programa hazırlıklarımızı yapmaya başladık. Yarın daha güzel faaliyetlerle karşılaşacağımız muhakkaktı.

Yarını bekleyiniz.

***///***

Mehmet Şükrü Baş 26 Mayıs 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder