1 Haziran 2010 Salı

937.YILINDA MALAZGİRT ZAFERİ -2-


MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

937.YILINDA MALAZGİRT ZAFERİ -2-

(Dünden devam)

Dün kü yazımızda Malazgirt zaferinin 937.Yıl dönümü kutlamalarına Kaymakamlık önündeki Atatürk anıtına çelenk konulmasıyla başlandığını, bu törenle ilgili gözlemlerimizi yazmıştık. Bu törenin ardından az ilerideki Belediye Parkına gittik. Tümüyle Elazığ’dan gelen yazar, şair ve akademisyenlerimizle birlikte yan yana masalarda oturduk. Yanımıza yaşlı, orta yaşlı ve gençlerden müteşekkil her yaştan insanlar geldi. 937 yıl ötesine gittik. O günleri yâd ettik. Konuştuğumuz insanların çoğunluğu istisnalar kaideyi bozmasa da bu zaferle ilgili sağlam ve doyurucu bir birikimde bilgi sahibi değillerdi. Bu güne kadar hiç kimse onlara bu kutlu fethin sebep ve sonuçlarını gereği gibi anlatmamış, şehit ve gazilerimizi şanlarına layık bir şekilde tanıtmamışlardı.

Bu kusur “Ben bu ülkenin evladıyım, benim bu ülkeye hizmet borcum var” diyen her insanın omuzlarında taşıdığı bir vebaldir sanıyorum.

***

Asıl törenin başlama saati 10.30’du. Saat 10’a geldiğinde bizler Alparslan Tören Anıtına geldik. Tören alanı karşılıklı ikişer tribünden yapılmış dört tribünden oluşuyordu. Girişte gökyüzüne uzanan iki sütun vardı. Bu iki sütun arasında kocaman bir Türk bayrağı dalgalanıyordu. Bu kapıdan içeri girildiğinde bir tarafta Alparslan’ın diğer tarafta Ulu Önder Atatürk’ün büyük boy portreleri asılıydı. Her taraf bayrak ve flamalarla donatılmış, vatandaşlar alanı tıklım tıklım doldurmuş, ağustos ayının sıcaklığı insanlarımızı bezginliğe uğratmamış genç, ihtiyar, kadın, erkek türbinlerdeki yerlerini almışlardı…

Tribünlerde çocuğunu emziren kadınlarımız bile vardı.

Bütün olumsuzluklara rağmen binlerce Malazgirtli buradaydı.

Ne yazık ki burada olması gerekenlerden hiç birisi yoktu.

Yani Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı yoktu, siyasi parti temsilcileri, tarihçiler, gazeteciler, televizyoncular yoktu..

Ama nazik mesajlarını içeren telleri vardı.

***

“Burası Muştur//yolu yokuştur//Giden gelmiyor//Acep ne iştir?” türküsünün yanık nağmeleri arasında Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Muş valisi Erdoğan Bektaş, Fırat Üniversitesi Rektörü Fevzi Bingöl, Malazgirt Kaymakamı Bilal Yavaş, Muş Milletvekilleri Medeni Yılmaz, Seracettin Karayağız, Nuri Yaman, 30 Ağustos’ta Tuğgeneralliğe atanacak olan Garnizon Komutanı hemşehrimiz Albay Burhanettin Aktı, Malazgirt Belediye Başkanı Tahir Kahramaner ve kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ve Malazgirtli vatandaşlarımız katıldı. Şehitlerimize bir dakikalık saygı duruşundan sonra bütün tribün hep bir ağızdan İstiklal Marşımızı okudu. Bu günkü etkinliğe şairiyle, yazarıyla, akademisyenleri ile, mehteran takımı ile Elazığ damgasını vurmuş gibiydi. İlk konuşmayı gazeteci arkadaşımız Bedrettin Keleştimur yaptı. Akabinde kürsüye gelen Fırat Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Muhammed Beşir Aşan destanlar Şairi Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun yazmış olduğu;

***

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma
Gün doğmadan evvel iklîm-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
Yeni bir şevk ile gürledi gökler

Ya Allah...Bismillah... Allahuekber.

**
Önde yalın kılıç Türkmen Başbuğu
Ardında Oğuz'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı
Budur, Peygamberin övdüğü Türkler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber

**
Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi
Bu seste birleşir bütün yürekler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..
**
Nağramızdır bu gün gök gürültüsü,
Kanımızdır bugün yerin örtüsü
Gazi atlarımın nal parıltısı
Kılıçlarımızdır çakan şimşekler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..
**
Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya...
Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!
En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber.

**

Dizeleriyle sona eren Malazgirt Marşı tabiri caize kalabalık tarafından nefes alınmadan dinlenildi. Gözler buğulandı, gözler nemlendi ve topluluk Allahuekber, Allahuekber diye seslendi, yer inledi, gök inledi.

Bu sırada Şener Bulut kardeşimiz, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi kameramanını yanına alarak tribündeki halkla bu şiir hakkında bir röportaj yapıyordu. Ne yazık ki Şener Bulut’un onlarca insan üzerinde yaptığı ankette hiç kimse destanlar şairini tanımıyor, Malazgirt halkı kendisine yazılan, kendisine ithaf edilen Malazgirt marşını bilmiyordu.

Şimdi sormak istiyorum bu ayıp kimindi?

***

Şiirin okunması ardında kürsüye gelen Belediye Başkanı daha ziyade ilçenin ekonomik yönüne değinirken; bizim gerek dünkü yazımızda ve gerekse bu günkü yazımızda merak ettiğimiz bütün sorular Muş valisi Erdoğan Bektaş’ın konuşmasıyla cevap buldu. Sayın Vali terörün yöreye ve yöre halkına çok büyük zararları olduğunu söylüyordu. Yerden göye kadar haklıydı.

Terörün belinin kırılması, tarihin karanlıklarına gömülmesi için sathı vatanda Malazgirt ruhunun can bulması gerekliydi.

**

“Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi

Malazgirt Bizans'ın Türk'e secdesi

Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi

Bu seste birleşir bütün yürekler

Ya Allah...Bismillah... Allahuekber!..”

**

Nidalarının o mübarek ovayı inletmesi lazım. Ve bütün bunlar uzak değil. Cennetmekân Akif’in dediği gibi belki yarın, belki yarından da yakın.

Gazanız mübarek, bayramınız kutlu olsun.

(Sürecek)
***///***

Mehmet Şükrü Baş///30 Ağustos 2008///Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder