MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com
BİR GÜNDE YEDİ ŞEHİT
VE
TÜRK ASKERİ LÜBNAN'A
Bu köşede sürekli yazdığımız, çizdiğimiz ve ilgililere yalvarıp yakardığımız bir konu vardı. İçimizi yüreğimizi yakan şehitlerimiz.
Her Mehmetçiğimin şehit oluşunda gözlerimizde yaşlar aka aka "Yeter artık yeter!" diye feryat ettik.
Bu memlekette son yıllarda artan terörist olaylarında her gün 3–5 şehit verdik.
Bu şehitlerimiz Sayın Büyükanıt’ın (Şahin Paşa’nın) Genel Kurmay Başkanlığı görevinde verilen ilk şehitlerimizdi.
Bu şehitlerimize,
Analar ağladı, babalar ağladı, eşler, yavuklular ağladı.
Bebekler ağladı.
Bir Türkiye ağladı.
Ne yazık ki bizi idare edenler ağlamadı.
***
Defalarca dile getirdik.
Necip Fazıl Kısakürek'in "Reis Bey" eserinde Reis Bey ne diyordu: "Ağlamasını bilselerdi, görürlerdi." diyordu.
03 Eylül günü yine hain saldırılarda yine hain parmakların çektikleri tetiklerle yedi vatan evladı, yedi ana kuzusu şehit edildi.
Yine ateş düştüğü yeri yaktı.
Hükümetimiz yine "cek" ve "cak" larla durumu idare etti.
Dışişleri Bakanımız yine alışılagelmiş demeçlerden birini verdi: " Bu husus bilinmelidir ki Türkiye’yi bölmek ve sarsmak mümkün olmayacaktır Kimsenin buna gücü yetmeyecektir." Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti bölünmeyecektir; ama bunu sizlerle birlikte Türk Milleti sağlayacaktır Türk milleti göğsünü siper edecek, dedelerinin al kanları ile sulanmış bu vatan topraklarından bir karışını hiçbir düşmana, hiçbir haine vermeyecektir. Bundan şüpheniz olmasın.
***
Bu yüce millet ilkelerine sadık kaldığı sürece,
Şanlı ordum nöbetinde olduğu sürece,
Bir tek evladını şehit verip "Vatan sağ olsun." Diyen bu fedakâr millet olduğu sürece,
Vatanın bölünmesi gibi bir varsayımı hiçbir gafil hatta hiçbir hain rüyasında dahi görmesin.
Ancak dökülen kanlar da artık son bulsun.
Güneydoğu’da yedi şehit kanının akıtıldığı gün nikâh şahitliği yapmakla da bu işler de başarı elde edilmez ve edilemezde. Devlet silkelenip ayağa kalksın, emrindeki Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte ne yapılacaksa onu yapsın.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti meydanı üç beş çapulcuya beş on haine terk etmesin. Devlet olmanın gereğini yapsın. Yapsın artık.
AB standartları değil ülkenin standartları ön plana çıksın. Askerimiz tam donatımlı ve tam yetkiyle Güneydoğu'ya hâkim olsun. Ülke savunmasına yönelik tedbirler ne ise acilen uygulansın. Bu iş askerle mi olur Özel hareket timinin yeniden beraberliği ile mi olur. Nasıl olursa öyle olsun.
***
Şimdi denilecektir ki her kurum görevinin başındadır. Bu beyanı yeterli görmemekteyiz. Görevin başında olmak başkadır görevi başarmak başkadır. Biz millet olarak artık bu görevin başarılmasını görmek istiyoruz.
Bu da vatandaşın en tabii hakkıdır.
Cumhurbaşkanımıza inat Lübnan'a asker gönderilip Hizbullah'ın kucağına atılacağına, doğuya asker takviyesi yapılarak bu hainlerin kökü kurutulsun.
Önce kendi içimizdeki can güvenliğimizi ve ülkemizin bölünmez bütünlüğünü sağlayalım. Önce şu akan vatan evlatlarının kanının durduralım.
Önce Devlete emanet edilen bu ana kuzularının veballerini omuzlarımızda hissedelim.
Önce anaların gözyaşını dindirelim.
Önce ateşin düştüğü yeri söndürelim.
Daha sonra dünyayı kurtarmaya çalışalım.
İsrailli onbaşıya verdiğimiz değeri önce kendi Mehmetçiğimize verelim.
Doğrusu da bu değil midir?
Türk askeri Lübnan'a değil doğuya gitmelidir.
İlk hedef Güneydoğu olsun. Meydanlarda, dağlarda, ormanlarda hainler değil Mehmetçiklerimiz gezinsin.
Tek yol, tek yöntem budur.
Gerisi cek ve cak' tan ibarettir.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 06.09.2006 Elazığ Nurhak Gazetesi
mehmet_sukru_bas@mynet.com
BİR GÜNDE YEDİ ŞEHİT
VE
TÜRK ASKERİ LÜBNAN'A
Bu köşede sürekli yazdığımız, çizdiğimiz ve ilgililere yalvarıp yakardığımız bir konu vardı. İçimizi yüreğimizi yakan şehitlerimiz.
Her Mehmetçiğimin şehit oluşunda gözlerimizde yaşlar aka aka "Yeter artık yeter!" diye feryat ettik.
Bu memlekette son yıllarda artan terörist olaylarında her gün 3–5 şehit verdik.
Bu şehitlerimiz Sayın Büyükanıt’ın (Şahin Paşa’nın) Genel Kurmay Başkanlığı görevinde verilen ilk şehitlerimizdi.
Bu şehitlerimize,
Analar ağladı, babalar ağladı, eşler, yavuklular ağladı.
Bebekler ağladı.
Bir Türkiye ağladı.
Ne yazık ki bizi idare edenler ağlamadı.
***
Defalarca dile getirdik.
Necip Fazıl Kısakürek'in "Reis Bey" eserinde Reis Bey ne diyordu: "Ağlamasını bilselerdi, görürlerdi." diyordu.
03 Eylül günü yine hain saldırılarda yine hain parmakların çektikleri tetiklerle yedi vatan evladı, yedi ana kuzusu şehit edildi.
Yine ateş düştüğü yeri yaktı.
Hükümetimiz yine "cek" ve "cak" larla durumu idare etti.
Dışişleri Bakanımız yine alışılagelmiş demeçlerden birini verdi: " Bu husus bilinmelidir ki Türkiye’yi bölmek ve sarsmak mümkün olmayacaktır Kimsenin buna gücü yetmeyecektir." Elbette ki Türkiye Cumhuriyeti bölünmeyecektir; ama bunu sizlerle birlikte Türk Milleti sağlayacaktır Türk milleti göğsünü siper edecek, dedelerinin al kanları ile sulanmış bu vatan topraklarından bir karışını hiçbir düşmana, hiçbir haine vermeyecektir. Bundan şüpheniz olmasın.
***
Bu yüce millet ilkelerine sadık kaldığı sürece,
Şanlı ordum nöbetinde olduğu sürece,
Bir tek evladını şehit verip "Vatan sağ olsun." Diyen bu fedakâr millet olduğu sürece,
Vatanın bölünmesi gibi bir varsayımı hiçbir gafil hatta hiçbir hain rüyasında dahi görmesin.
Ancak dökülen kanlar da artık son bulsun.
Güneydoğu’da yedi şehit kanının akıtıldığı gün nikâh şahitliği yapmakla da bu işler de başarı elde edilmez ve edilemezde. Devlet silkelenip ayağa kalksın, emrindeki Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte ne yapılacaksa onu yapsın.
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti devleti meydanı üç beş çapulcuya beş on haine terk etmesin. Devlet olmanın gereğini yapsın. Yapsın artık.
AB standartları değil ülkenin standartları ön plana çıksın. Askerimiz tam donatımlı ve tam yetkiyle Güneydoğu'ya hâkim olsun. Ülke savunmasına yönelik tedbirler ne ise acilen uygulansın. Bu iş askerle mi olur Özel hareket timinin yeniden beraberliği ile mi olur. Nasıl olursa öyle olsun.
***
Şimdi denilecektir ki her kurum görevinin başındadır. Bu beyanı yeterli görmemekteyiz. Görevin başında olmak başkadır görevi başarmak başkadır. Biz millet olarak artık bu görevin başarılmasını görmek istiyoruz.
Bu da vatandaşın en tabii hakkıdır.
Cumhurbaşkanımıza inat Lübnan'a asker gönderilip Hizbullah'ın kucağına atılacağına, doğuya asker takviyesi yapılarak bu hainlerin kökü kurutulsun.
Önce kendi içimizdeki can güvenliğimizi ve ülkemizin bölünmez bütünlüğünü sağlayalım. Önce şu akan vatan evlatlarının kanının durduralım.
Önce Devlete emanet edilen bu ana kuzularının veballerini omuzlarımızda hissedelim.
Önce anaların gözyaşını dindirelim.
Önce ateşin düştüğü yeri söndürelim.
Daha sonra dünyayı kurtarmaya çalışalım.
İsrailli onbaşıya verdiğimiz değeri önce kendi Mehmetçiğimize verelim.
Doğrusu da bu değil midir?
Türk askeri Lübnan'a değil doğuya gitmelidir.
İlk hedef Güneydoğu olsun. Meydanlarda, dağlarda, ormanlarda hainler değil Mehmetçiklerimiz gezinsin.
Tek yol, tek yöntem budur.
Gerisi cek ve cak' tan ibarettir.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 06.09.2006 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder