Bu anıt Elazığ - Bingöl Kara yolu üzerinde bulunmaktadır. Bingöl'e 10 Km. uzaklıktadır. Bu anıtta burada şehit olan 33 Askerimizin mübarek isimleri yazılıdır. Ben her buradan geçtiğimde burada durur şehitlerimin mübarek ruhlarına Fatiha'lar okurum. Rabbim mekanlarını cennet etsin ruhları şad olsun bu aziz ve mübarek şehitlerimin.M.Ş.Baş
*****///*****
MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
OTUZ ÜÇ ŞEHİDİN KEMİKLERİ SIZLAMASIN -1-
(Kahraman Orduma…)
Tarih 24 Mayıs 1993 Elazığ’dan Bingöl istikametine ardı ardına giden üç otobüs. Bu otobüslerde Malatya ve Elazığ’da iki aylık eğitimini tamamlayan sivil giyinişli askerler var. Daha iki aylık askerler bazılarının eline tüfek bile değmemiş askerler... Ana kucağından, baba ocağından ayrılan gencecik fidan gibi askerler.
Doksan kişilik bu grup dağıtıma gidiyor kimisi Muş’a, kimisi Bingöl’e, kimisi Siirt’e, kimisi Van’a gidiyor. Peygamber ocağı dediğimiz askerlik ocağında vatanını yurdunu beklemeye gidiyor.
***
Otobüsün ilk iki sırasında Konyalı Erkan Kaçar, Ali Arar, İlyas Uyar, Hilmi Şahin, İbrahim Ertan ve Mustafa Yılmaz biri birlerinin omuzlarına yaslanmış uyumaya, biri birlerinden memleketin kokusunu almaya çalışıyorlar.
Bir arka sırada Denizli’den Ramazan Akkaya, Mehmet Öztürk, Ahmet Apak, Hüseyin Çelik ve Ercan Çobanoğlu Deniz’linin ya aynı mahallesinden yâda aynı okulundan, yâda aynı köyünden arkadaşlar. Onlarda otobüste aynı sıradalar. Onlarda başlarını arkadaşlarının omzuna dayamış vatan hizmetine giden otobüste uyuyorlar.
Kastamonu’dan Nihat Odabaşı, Âdem Zöngür ve Uğur Bozacı,
Kırıkkale’den Murat Elibol,
Çanakkale’den Baki Mutlu ve Aydın Kuzey,
Hatay’dan Hasan Gültutan, yarı uykulu, yarı uyanıklar.
Samsun’dan Cavit Yaman ile mahalle arkadaşı Şenol Cansız,
İstanbul’dan Ünal Kalafat ve Uğur Bozacı kısık bir sesle konuşuyorlar. Geride bıraktıklarını yavuklularını anlatıyorlar.
Manisa’dan Ahmet Aran,
Isparta’dan Selahattin Aysan,
Afyon Karahisar’dan Birol irfan Aşkan,
Antalya’dan Abdullah Kara
Malatya’dan Hikmet Özdemir,
Adana’dan Mehmet Tura derin bir uykudalar.
***
Başlarına yakılan kınalar kurumadan Çanakkale’ye gider gibi Doğuya ve Güneydoğu’ya gidiyorlar. Bölük pörçük uykularında rüyalar görüyorlar. Yavuklularını, arkadaşlarını, kardeşlerini görüyorlar. Başlarında silahlı muhafızlar bile yok, bellerinde silahları, ellerinde tüfekleri yok. Asker desen asker değiller sivil desen sivil değiller. Onlar daha on dokuz yirmi yaşlarındalar. “Haydi, oğul vatan senden hizmet bekliyor koş vatan hizmetine” denilmiş onlarda gençlik uykusundan uyanarak vatan hizmetine koşmuşlar. Birliklerine, kışlalarına gidiyorlar.
***
Otobüs Elazığ-Bingöl Karayolunda gecenin karanlığını yararcasına yol alıyordu. Bingöl’e on kilometre kala saatler gecenin 01’ini gösterdiğinde 50-60 kişilik bir hainler gurubu yolu kesiyor. Otobüsün kapısı açılıyor “İnin aşağı” diye hain bir ağızdan hain bir komut çıkıyor. Uyku mahmurluğu içerisindeki ana kuzuları ne olduğunu bile anlamadan otobüsten iniyorlar. Arkadan gelen otobüslerde bekleniyor onlarda durdurulup doksan asker, doksan vatan evladı, doksan kınalı kuzu teker teker otobüslerden inip yol kenarında sıraya diziliyorlar. PKK denilen kanlı çetenin başındaki (Büyük ihtimalle Şemdin Sakık) muzaffer bir komutan edasıyla PKK lehine söylemlerde bulunuyor, konuşmalar yapıyor, askerleri bölgelere göre yırıyorlardı. Kendilerine göre batılı dedikleri askerleri bir araya getirdiklerinde kendisi susuyor kaleşnikoflar konuşuyordu. Otomatik silah sesleri gecenin karanlığını delip Konya’ya, Samsun’a Manisa’ya, Hatay’a varıyordu. Hain parmakların çektiği her tetik bir canı bedenden ayırıyordu. Her bedene elliden fazla mermi isabet etmişti. Bu olayın bir benzerini 1963 yılında Kıbrıs’ta Rumlar, 1915 yılında Çanakkale’de İngilizler, Fransızlar ve Yunanlılar yapmışlardı.
Bu gece burada bir can pazarı yaşanıyordu. O kanlı gecenin o mübarek kahramanları ölümü görmelerine rağmen hiç birisinde korkunun izi görülmüyor. Biri birlerine sarılıyor kelime-i şahadetlerini getiriyor göğüslerine saplanan onlarca kirli kurşunla biri birlerinin üzerine yıkılıyorlar.
Göğüslerine aldıkları elliden fazla mermiyle “Son nefeslerinde Vatan Sağ olsun” deyip can veriyorlardı.
Otuz üç vatan evladı, otuz üç fidan, otuz üç can yüzükoyun üst üste yatıyorlar. Bedenlerinden akan mübarek kan oluk oluk akıyor. Akif’in dediği gibi “Bir hilal uğruna yarab ne güneşler batıyor.”
O gece kapkaranlık bir geceydi. O gece Bingöl dağlarında pusu ve ihanet kol kolaydı. O gece vatanı bekleyenlerle vatana ihanet edenler karşı karşıyaydı. Ve o gece hainlerin gecesiydi. O gece Sarıkamış’taki gibi dondurucu ve öldürücü bir geceydi.
O gecenin karanlığında içimizdeki beyinsizlerin, içimizdeki hainlerin Rumlarla ve diğer dış mihraklı Türk düşmanlarıyla el ele verip kendi topraklarında kendi milletine kurdukları pusu vardı, ihanet vardı alçaklık vardı, şerefsizlik vardı. Kahpelik vardı...
***///***
Devam edecek sevgili okurlarım. Bu yazı, bu yazgı devam edecek. Yarını bekleyiniz...
***
Mehmet Şükrü Baş 04 Mayıs 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder