1 Haziran 2010 Salı

BUYUR ÖĞRETMENİM




















MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

BUYUR ÖĞRETMENİM!

Takvim yaprakları 1950 veya 51’li yılları gösterirken merkeze bağlı Gökçe köyünden 7–8 yaşlarında bir çocuk bir kamyon kasasında şehre geliyor. O güne kadar medeniyet nedir bilmeyen, defteri kalemi, mektebi medreseyi görmeyen şehri ilk defa gören bu çocuğun Atatürk İlk Okuluna kaydı yaptırılıyor. Kaydı yaptırılıp öğretmeni rahmetli Şefik Sayılı’ya teslim edilirken de “Öğretmenim eti senin kemiği benim” diyerek teslim ediliyor.

***

Aradan yarım asırdan fazla bir zaman geçiyor. Eylül 2008’e gelindiğinde o günün öğrencisi bu günün dedesi torununun elinden tutup bir zamanlar bahçesinde çember sürdüğü top oynadığı Atatürk İlköğretim Okuluna götürüyor.

O zamanlar rahmetli Ferit Köksal’ın Başöğretmenliğini şimdilerde değerli eğitimcimiz Ahmet Uğraş’ın müdürlüğünü yaptığı bu ilim irfan yuvasına bakıp derinden bir “ahhh” çekerek seyre dalıyor. Kolay değil yarım asrı aşan bir hatıralar yumağı. Kendisi ve eşi bu okulda okumuş. Üç oğlu bir kızı bu okuldan mezun olurken, şimdide torunu bu okula öğrenci olmuş. Bu okul bu aileye üç nesli bir arada barındıran onurlu bir yuva olmuş.

***

İşte o günün öğrencisi bu günün dedesi benim. Ben bu gün torunum Metehan’ın elinden tutup Ulu Önder Atatürk’ün ismi ile müsemma ilimizin güzide kurumu Atatürk İlköğretim Okuluna geldim. Atatürk’ün “Öğretmenler yeni nesil sizlerin eseri olacaktır” diyerek nesilleri eğitmekle sorumlu tuttuğu sınıf öğretmeni Ahmet Songar öğretmenimi buldum.

Ve ona dedim ki!

***

Buyurun sevgili öğretmenim!..

İşte sana bir öğrenci; eti senin kemiği benim.

Torunumu bu mübarek yuvanın atmosferine uygun olarak eğit, onu okut, ona öğret.

Ona her sabah marşımızı, satır satır andımızı öğret.

Ona Atatürk ilke ve inkılâplarını öğret.

Ona sevgiyi, saygıyı, sadakati öğret.

Ona Fatih’i, Yavuz’u, Dede Korkut’u öğret.

Ona nezaketi, terbiyeyi örf ve ananeyi öğret.

Ona vatanı, yurdu, al bayrağı öğret.

Ona bağımsızlığımızı, ona hürriyetimizi, ona istiklalimizi, ona cumhuriyetimizi nasıl ve kimin sayesinde kazandığımızı öğret.

Bunlara sahip olurken ödediğimiz bedeli öğret.

Ona Çanakkale’de bir metrekareye altı bin merminin düştüğünü bu topraklar altında binlerce kınalı kuzuların, binlerce şühedanın kefensiz yattığını öğret.

Ona satt-ı vatanı öğret.

***

Bunları öğret ki! Üzerimizdeki karabulutlar dağılsın, ufkumuz açılsın geleceğe hep güvenle bakılsın.

Yarınlarımız aydınlık olsun.

Bunları öğret ki! Bu ülke, atalarımıza layık nesillerle dolsun.

Ona dostumuzdan çok düşmanımız olduğunu öğret ki gaflet ve delaletten uzak dursun.

Sen bunları öğret ki gelecek nesiller senin eserin olsun.

Sen bunları öğret ki! Bu dede mezarında rahat uyusun.

Yoksa!!!....

İki cihanda iki elim yakanda kalır.

Vallahi kalır billahi kalır….

***///***

Mehmet Şükrü Baş///01 Eylül 2008///Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder