BU TRT KİME BAĞLI ?...
Daha geçen hafta hain bir saldırı sonucu 11 Mehmetçiğimiz şehit olmuş 14 Mehmetçiğimizde yaralanmıştı.
Al bayraklara sarılı 11 tabut yedi bölgenin tümüne gönderilmiş ocaklara ateş düşürmüştü.
Üzerinden bir gün geçti bu kez terör çirkin ve iğrenç yüzünü İstanbul’da göstermişti. Dört askerimiz ve üniversite sınavına girecek olan genç bir kızımız şahadet şerbetini içmişlerdi. Bugün verdiğimiz beş şehitle dün verdiğimiz on bir şehidi yan yana getirdiğimizde 16 şehidimizin varlığı ile yanıp kahrolduk. Bu hain saldırılar karşısında milletimiz bir matem içerisindeydi. Çünkü analar, babalar ağlıyor, eşler yavuklular ağlıyordu.
İstanbul Halkalı’da yapılan o çirkin eylemde dört askerimizle bir genç kızımızın can vermesi ise her şeyin tuzu biberi oluyor, gözü yaşlı, bağrı yanık milletin gözyaşları arşıâlâya çıkıyor, Anadolu’ya yayılıyordu.
***
Aynı gün; 23 Haziran Çarşamba günü saat 10.oo.
Televizyonu açıyorum. Özel kanalları hızla geçiyor devletin televizyonudur, ciddi, duyarlı ve sorumlu bir kanaldır zannıyla burada karar kılıyorum.
Hay karar kılmaz olaydım.
“Çeyiz Sandığı” adındaki bir program adeta bu ülkenin kanalı değilmiş gibi, bu ülkede yaşanılan acıları görmemiş, duymamış gibi bir atmosfer içerisinde iki günde verdiğimiz 16 şehidin kemiklerini sızlatırcasına vur patlasın çal oynasın gafleti içerisinde idi. Stüdyoda neşeli türkülere tempolar tutuluyor, göbekçikler atılıyor, kahkahalar gırla gidiyordu.
Sanırsınız Kübana pavyonuydu.
***
Bir an, bir ulus bu kadar duyarsız olabilir mi diye düşündüm. Düşünmeden öte yüreğime kadar irkildim. Bu ne saygısızlıktı, bu ne pervasızlık, bu ne duyarsızlıktı?
Bir tarafta Sude’nin gözyaşları diğer tarafta Soyman’ın kahkahaları.
Merak ettim bu TRT hangi bakanlığa, hangi bakana bağlı diye?
Bu kurumun başındakilerde şehitlerimize saygı gibi bir nezaket, Türk milletinin acısına ortak olacak bir duygusallık ve duyarlılık yok mu? Diye…
***
O anda TRT’nin duygusallıkta üzerine olmayan, üzücü bir şey gördüğünde gözyaşlarına boğulan Bülent Arınç’a bağlı olduğunu anımsadım. O Bülent Arınç’ki başbakan kürsüde konuşurken bile saçlarına düşen akları ta oturduğu yerden fark edecek kadar duygusal bir kişi. Yine o Bülent Arınç’ki başbakanımız için “Vah civanım vah aslanım” diyerek gözyaşlarına boğulan kişi. O Bülent Arınç’ ki başbakan her kürsüye çıktığında “Seni ne hale getirdiler, saçına aklar düşmüş, gözlerin çukura düşmüş, ince narin belin gün çiçeği gibi bükülmüş” diyerek gözyaşlarına boğulan kişi.
Bu kadar duygusal, bu kadar hassas olan o Bülent Arınç’ki başbakanımızın saçlarına düşen aklara ağlıyor da toprağa düşen 16 şehidimize nasıl ağlamıyor? Nasıl oluyor da idaresindeki bir kurumun gözle görünen duyarsızlığını görmüyor?..
Merakımıza mucip oldu.
Her ne ise bizim kimsenin gözündeki yaşlara, gönlündeki duygulara karışacak halimizde yok, hakkımızda yok. İsteyen ağlar, isteyen göbek atar. Biz dilimize sahip olalım.
Münafıklığın âlemi yok.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 28 Haziran 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder