1 Haziran 2010 Salı

BOZKURT'UN ÖLÜMÜ


MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

BOZKURTUN ÖLÜMÜ

Geçen hafta Bayburt-Demirözü karayolu kenarında TEDAŞ görevlileri, önlerinde bir karartı olduğunu fark ettiler. Oraya yaklaştıklarında bir bozdurtun ayakta öldüğünü gördüler. Boz kurt, kışın acımasız soğuğuna daha fazla dayanamamış, karlar içerisindeki ayaklarından başlayan donma bütün vücudunu kaplayarak nefes alıp vermesini zorlaştırmış ve nihayetinde ayaklarının üzerinde yıkılmadan kaskatı kesilerek ölmüştü.
Boz kurt donarak ölmüştü; ama hâlâ ayaktaydı. Onu ölüm bile yere yıkamamış, onurundan, azametinden hiçbir şey kaybettirmemişti.
O çakalların kol gezdiği dağlardan ovaya inmiş, hiçbir zaman çakalca davranmamış, dağların Boz kurdu olarak yaşamış, dağların boz kurdu olarak yıkılmadan, zelil olmadan, yerlerde sürünmeden, asaletine yakışır bir şekilde itin, köçeğin maskarası olmadan dimdik duruşuyla ayaklarının üzerinde donarak ölmüştü.
O, günümüzde var olan ihanetlere, günümüzde var olan hainliklere alçaklıklara, namussuzluklara inat yaşadığı bu topraklara, bu toprak üzerinde yaşayan insanlara ihanet etmeden inandığı şekilde yaşamış, yaşadığı şekilde ölmesini bilmişti.
Ne olurdu insanım diyen insan müsveddeleri, aydınım diyen aydıncıklar da onun kadar onurlu, onun kadar haysiyetli olabilselerdi.

AB VE TÜRKİYE

Türkiye senelerdir AB treninin en arka vagonunda yol alıyor. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlar, Almanlar, Macarlar ve diğer Avrupa ülkeleri konforlu kompartımanlarında viskilerini yudumlamakta, Türklerin bulunduğu en arkadaki köhne vagonla irtibatlarını kesme uğraşındalar.

***
Birazcık tarihi bilgisi olan her Türk evladı, bu devletleri çok yakından tanımakta, aramızdaki kan uyuşmazlığına inanmaktadırlar. Biz bu devletlerle
Çanakkale’de ölesiye savaştık,
Gaziantep’i, Kahramanmaraş’ı bunların başlarına yıktık.
Sakarya’yı Dumlupınar’ı bunlara dar ettik.
İzmir’de bunları denize döktük. Bunlar bilmezse de anaları, babaları, dedeleri, nineleri Türk’ün kim olduğunu gayet iyi bilmektedirler.
Elbetteki bunların torunları da atalarının izinde gidecek, Türkleri, bileklerini bükemediği düşmanı olarak göreceklerdir.
Bütün bunlar olağan, bütün bunlar doğaldır.
Atalarımız da “Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur.” demek suretiyle bu tezi doğrulamış, domuzdan postun, gavurdan da dostun olamayacağını bizlere tembihlemişlerdir.
***
Bazı Avrupa ülkeleri Türklerin yaşadığı yerlerde Türklerin varlığına tahammül göstermediklerinden onları sınır dışı etmek için yasalarında değişiklikler yapıyor,
Bu da yetmezmiş gibi Türklerin evlerini başlarına yıkıyorlar.
Onları diri diri yakıyor veya yaktırıyorlar.
En acısı bunu kabullenemeyen diplomatlarımıza “haddinizi” bilin diyerek haddimizi bildiriyorlar.
Bazıları da Türkiye’yi AB çatısı altında görmek istemedikleri açıkça itiraf ediyorlar.
Hipokrat yemini yapmış doktorları bile eşofmanında ay-yıldız olan ve kalp krizi geçiren bir hastayı tedavi etmeyerek ölümüne seyirci kalıyorlar.
***
Bütün bunlar olurken biz kapısından kovulduğumuz AB’ye pencereden girmeye çalışıyor, bütün maneviyatımızı örf ve ananemizi ayaklar altına alıyoruz.
AB bir şer ekseni içerisinde içişlerimize açıkça müdahale ediyor. 301. Madde gibi Türk’ün aile yapısı üzerindeki koruyucu şemsiyeyi kaldırmak istiyor. Bunu da yeterli görmeyip dinimizin temeli olan ezana, şanlı bayrağımızın rengine karışıyor. Sanayimize, tarımımıza eğitimimize, kültürümüze müdahale ediyor. Türkün birliğine, dirliğine kastediyor. Dil din farkı ve her türlü nifakı sokarak Türkü biri birine düşürmeye, Türkiye’yi parçalara bölmeye azmettiriyor.
Yüce meclisimizde ise ihanet yasası dediğimiz vakıflar yasasını onaylanıyor.
***
Bayburt-Demirözü karayolunda bir boz kurt kışın acımasız soğuğunda ayakta ölüyor.
Bende keşke AB yolunda giden trenin arka vagonunda el büküp gerdan kıracağıma o boz kurdun donmuş bedeninde bir tüy olaydım.
Kendi ayaklarımın üzerinde yıkılmadan, bükülmeden durabildiğim sürece duraydım.
Öleceksem de o bozkurt gibi ayakta öleydim.

***///***

Mehmet Şükrü Baş 27 Şubat 2008 Elazığ Nurhak Gazetesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder