1 Haziran 2010 Salı

VAY ANAM VAY



MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com

VAY ANAM VAY -2-

Sıcaklığın günce güneş
Güzelliğin ay anam ay.
Olsa dahi bince kardeş
Kara günde “vay anam vay!”
***
Okuduğunuz bu dizeler yazar ve şair kardeşim R.Mithat Yılmaz’a ait. R.Mithat Yılmaz’ın bu dizeleri benim için yazdığına inanırım. Çünkü ben ömrümün büyük bir bölümünü “vay anam vay” demekle geçirdim.
Uyudum “Vay anam vay!” uyandım “Vay anam vay!” dedim.
Bacıyı, kardeşi düşündüm. Oğlanı, kızı düşündüm.
Yuvasına giremeyen kurdu kuşu, ölmüş babamın mezarını düşündüm.
Yağmur yağdı ıslananları, kar yağdı yolda kalanları düşündüm.
Anamı düşündüm!
Yüz sekiz yaşındaki iki büklüm anamı
İşte o zaman daha derinden, daha yürekten “vay anam vay” dedim.
Vay anam vay!
***
Tarih 10 Ekim 2009
Saat 04.30
Bu gece de her zaman ki gibi kaçıvermiş uykularım.
Balkona çıkıyorum. Karşımdaki parkta yaşı ellilerin üzerinde olduğunu gösteren bir adamın bankta oturduğunu görüyorum. Sonbaharın serin gecelerinden birisi. Pür dikkat o adama bakıyorum.
Harekâtsız ve bitkin duran adama.
Bir zaman sonra adam ayağa kalkıyor, yanındaki bohçayı açıyor, zorluklarla pantolonunun üzerine bir pantolon daha giyerken üzerine de paltosunu giyiyor. Yavaş hareketlerle banka oturuyor. Daha sonra aynı bohçada cekete benzer bir şey çıkarıyor dizlerine örtüyor ve o şekilde hayatla olan yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışıyor.
Başına bir dayanak arıyor bulamıyor.
Bütün millet derin bir uykuda, kimileri sıcak yatağında, kimileri yar kucağında.
Bir o gariban yalnız birkaç köpek yavrusunun oynaştığı bu parkta.
Lale devrinin hüküm sürdüğü bu diyarda…
***
Beynimde bir uyuşukluk meydana geliyor,
Düşünüyorum, düşündükçe de üzülüyorum.
Gidip evime getireceğim korkuyorum in midir, cin midir diye?
Bu kez insanlar arasında iletişimin ve inandırıcı bir güvenin kalmadığına üzülüyorum sadece “vay anam vay!” diyorum”
Vay anam vay!
***

Sevgili dostum R.Mithat Yılmaz beni benden iyi tanıyan birisi.
O her zaman ve her zeminde kafamda bir tahtamın değil birkaç tahtamın eksik olduğunu söylüyor. Onun bu tespiti ilerleyen yaşımın her kademesinde kendisini gösteriyor. Öyle olmasa gecenin bir saatinde kalkar parktaki garibanı düşünür onun derdiyle hemhal olur, kendimi yer bitirir miyim?
Bir ben miyim bu saatlerde uykusu kaçan?
Bir ben miyim bu âlemde duygusal olan?
***
İşte o zaman bilgisayarımın başına geçiyor ve bu yazıyı yazıyorum. Sık sık kalkıp parktaki garibanın yerinde olup olmadığına bakıyorum. İki büklüm halinde bankta uzanmıştı o garibim. Bütün sermayesini koyduğu o bohçayı başına yastık yapmıştı. Bir ömür kazandığı bütün sermayesi başının altındaki o bohçadaydı. Çünkü başka sermayesi olsaydı gecenin bu saatin böylesine yalnız, böylesine kimsesiz ve böylesine perişan olur, burada bulunur muydu?
Saat 05.30’za geldiğinde minarelerde yanık bir sala verilmeye başlandı. İnsanın gönül tellerini titreten yanık bir sala. İnsanları birlik ve beraberliğe yardımlaşmaya insan olmaya, felaha çağıran bir sala.
Yeniden parka baktım.
Bank boştu.
Gitmişti bankın karanlıkları paylaştığı adam.
Nereye gittiği, kimlere gittiği bilinmiyordu.
Belki de ısınmak için Allah’ın evi dediğimiz bir camiye sığınmıştı.
Bana öyle geliyor ki bu gece o garibanı ağırlayan bank bile biz insanlardan daha duyarlıydı. ’vay nefsimin’ hâkim olduğu bu dünyada “vay anam vay” der gibiydi.
Vay anam vay!
***
Sabah ezanıyla birlikte nadiren de olsa kalkıp sabah namazını kıldım. Uyuyan torunumun yüzünü öptüm, üzerini örttüm.
Yine uykum yoktu.
Gözlerimin önüne o gariban geldi.
Pantolonun üzerine bir pantolon daha giyen,
Sıkı sıkıya sakosuna sarılan, sakosuna sığınan gariban
Bütün sermayesini başına yastık yapan gariban.
O adama baktıkça kendi kendimi görüyordum. Yorgun düşmüştüm. Sabahın ayazını yaşamış, üşümüştüm
Yatağıma girdim dünyanın pisliğini, kirliliğini, insanların bencilliğini görmemek için yorganımı başıma çektim gayri ihtiyari derinden derine “Vay anam vay” dedim.
Vay anam vay!
***///***
Mehmet Şükrü Baş 12 Ekim 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder