MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
AVRUPA BİRLİĞİ Mİ, TÜRKİYE BİRLİĞİ Mİ?..
Önümüzde iki uzun yol ve iki zor sual.
Türkiye birliği mi? Avrupa birliği mi?
Avrupa birliğinin kapısını çaldığımız ilk günden beri Avrupa birliğinin bizlerden ısrarla istediği iki kavram vardır ki hep ön planda her zaman üzerinde durulan en büyük konuların başında gelmektedir. Adamlar bize biz buyuz bizim şartlarımız budur bizi bu şekilde kabul ediyorsanız, bizimle iş birliği yapmak istiyorsanız, bizimle bir bütün olmak istiyorsanız bizimde sizlerden istediklerimizi eksiksiz kusursuz ve tam olarak yapmanız gerekir. Diyerek onurumuzu insanlığımızı, Türklüğümüzü, Müslümanlığımı akla gelen her ulvi değerlerimizi ayaklar altına almamız pahasına isteklerini sıralayıp durmuşlardır.
Avrupalı bizim yumuşak karnımızı o kadar iyi bir şekilde tespit etmiş ki. Bizi bizden daha iyi tanır olmuştur.
***
Avrupalı Türkün çok değer verdiği iki değerin ölçüsünü bildiği içinde ha bire o değerlerin üzerine gitmeyi de ihmal etmemiş, o değerlerimizi mutlaka değersiz hale getirme eğiliminden vaz göçmemiştir. Çünkü Avrupalı bilir ki Türk her türlü maddi manevi değerinden kopar veya kopartılır ama asla bu iki değerinden kopamaz.
Nedir bu iki değer diye sorulacak olursa bu değerlerin ilki Türk’ün AİLE YAPISI, ikincisi de Türk’ün VATAN MİLLET VE BAYRAK sevgisidir.
Avrupalı da aile yapısı diye bir kavram yoktur. Her fert reşit olunca istediği şekilde hareket eder istediği şekilde yaşar istediği şekilde davranışlar içerisinde bulunabilir. Açıkçası reşit olan bir kız istediği ile yatar istediği ile kalkar. Reşit olan bir erkek eroinde içer, içkide içer her türlü rezaletin ahlaksızlığın içerisinde yer alır kimse karışmaz. Bu onun özel hayatıdır hiç kimsede müdahale edemez.
Ama Türk’ün aile yapısında namus kavramı din kadar, iman kadar, değerli bir kavram olup bu kavram en ulvi değer olarak hep baş üstünde kalır. Ailenin sağlam bir çatısı vardır bu çatı her türlü ahlaksızlığı her türlü çürümüşlüğe karşı aile bireylerini korur. Onların üzerinde bir güven örtüsü oluşturur ve öylede devam eder.
Türk insanında bu kavramlar en yüce kavramlar olup bunlar her zaman vaz geçilmezlerden kabul edilir. Çünkü bağlı bulunduğumuz inandığımız iman ettiğimiz dinimizde bu gibi ahlaksızlıkları şiddetle men eder.
İşte Avrupalı önce bu hususiyetimizi tespit etti. Zinayı suç olmaktan çıkarın dediler baş üstüne dedik zinayı suç olmaktan çıkardık. Artık ülkemizde zina diye bir suç kavramı yoktur. Bu kavram ki Türk’ün temel yapısı Türk’ün şeref ve namusu idi. Bu cümleyi kimileri beklide ağır bir itham olarak kabul edebilir ama gerçekler budur ağır da olsa hafif de olsa gerçek budur. Bir suç unsurunun suç olmaktan çıkarılması demek o suçun bir suç olmadığını bir kusur olmadığını yapılmasında veya yaptırılmasında her hangi bir engelin bulunmadığını işaret eder.
Demek ki bizim karakterimizdeki kökü yüz yıllara dayanan bir mahremiyetimiz böylelikle ayaklar altına alınıp yıllarca savunduğumuz ideallerin boş bir tutkudan öte bir değeri olmadığı dosta düşmana lanse edilmiş oluyordu.
Böylece Avrupalının hazırladığı ilk tuzağa düşmüş olduk. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasından sonra bu husustaki suçlarda belirli bir artış olmuş Türk’ün ahlak ve namus mefhumu ilk darbeyi almıştır.
Bir ülkenin çöküşünü hazırlayan etkenlerden birincisi çok güzel hazırlanmış bir senaryo ile sahnelenmiş, batı yazdığı senaryoyu şiddetle alkışlamış istediği hedefe yaklaşmanın sevincini yaşar olmuştur.
Avrupalının ikinci hedefi olan vatan ve bayrak sevgisini yarınki yazımızda okuyacaksınız.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 29 Mart 2006 Elazığ Nurhak Gazetesi
Türkiye birliği mi? Avrupa birliği mi?
Avrupa birliğinin kapısını çaldığımız ilk günden beri Avrupa birliğinin bizlerden ısrarla istediği iki kavram vardır ki hep ön planda her zaman üzerinde durulan en büyük konuların başında gelmektedir. Adamlar bize biz buyuz bizim şartlarımız budur bizi bu şekilde kabul ediyorsanız, bizimle iş birliği yapmak istiyorsanız, bizimle bir bütün olmak istiyorsanız bizimde sizlerden istediklerimizi eksiksiz kusursuz ve tam olarak yapmanız gerekir. Diyerek onurumuzu insanlığımızı, Türklüğümüzü, Müslümanlığımı akla gelen her ulvi değerlerimizi ayaklar altına almamız pahasına isteklerini sıralayıp durmuşlardır.
Avrupalı bizim yumuşak karnımızı o kadar iyi bir şekilde tespit etmiş ki. Bizi bizden daha iyi tanır olmuştur.
***
Avrupalı Türkün çok değer verdiği iki değerin ölçüsünü bildiği içinde ha bire o değerlerin üzerine gitmeyi de ihmal etmemiş, o değerlerimizi mutlaka değersiz hale getirme eğiliminden vaz göçmemiştir. Çünkü Avrupalı bilir ki Türk her türlü maddi manevi değerinden kopar veya kopartılır ama asla bu iki değerinden kopamaz.
Nedir bu iki değer diye sorulacak olursa bu değerlerin ilki Türk’ün AİLE YAPISI, ikincisi de Türk’ün VATAN MİLLET VE BAYRAK sevgisidir.
Avrupalı da aile yapısı diye bir kavram yoktur. Her fert reşit olunca istediği şekilde hareket eder istediği şekilde yaşar istediği şekilde davranışlar içerisinde bulunabilir. Açıkçası reşit olan bir kız istediği ile yatar istediği ile kalkar. Reşit olan bir erkek eroinde içer, içkide içer her türlü rezaletin ahlaksızlığın içerisinde yer alır kimse karışmaz. Bu onun özel hayatıdır hiç kimsede müdahale edemez.
Ama Türk’ün aile yapısında namus kavramı din kadar, iman kadar, değerli bir kavram olup bu kavram en ulvi değer olarak hep baş üstünde kalır. Ailenin sağlam bir çatısı vardır bu çatı her türlü ahlaksızlığı her türlü çürümüşlüğe karşı aile bireylerini korur. Onların üzerinde bir güven örtüsü oluşturur ve öylede devam eder.
Türk insanında bu kavramlar en yüce kavramlar olup bunlar her zaman vaz geçilmezlerden kabul edilir. Çünkü bağlı bulunduğumuz inandığımız iman ettiğimiz dinimizde bu gibi ahlaksızlıkları şiddetle men eder.
İşte Avrupalı önce bu hususiyetimizi tespit etti. Zinayı suç olmaktan çıkarın dediler baş üstüne dedik zinayı suç olmaktan çıkardık. Artık ülkemizde zina diye bir suç kavramı yoktur. Bu kavram ki Türk’ün temel yapısı Türk’ün şeref ve namusu idi. Bu cümleyi kimileri beklide ağır bir itham olarak kabul edebilir ama gerçekler budur ağır da olsa hafif de olsa gerçek budur. Bir suç unsurunun suç olmaktan çıkarılması demek o suçun bir suç olmadığını bir kusur olmadığını yapılmasında veya yaptırılmasında her hangi bir engelin bulunmadığını işaret eder.
Demek ki bizim karakterimizdeki kökü yüz yıllara dayanan bir mahremiyetimiz böylelikle ayaklar altına alınıp yıllarca savunduğumuz ideallerin boş bir tutkudan öte bir değeri olmadığı dosta düşmana lanse edilmiş oluyordu.
Böylece Avrupalının hazırladığı ilk tuzağa düşmüş olduk. Zinanın suç olmaktan çıkarılmasından sonra bu husustaki suçlarda belirli bir artış olmuş Türk’ün ahlak ve namus mefhumu ilk darbeyi almıştır.
Bir ülkenin çöküşünü hazırlayan etkenlerden birincisi çok güzel hazırlanmış bir senaryo ile sahnelenmiş, batı yazdığı senaryoyu şiddetle alkışlamış istediği hedefe yaklaşmanın sevincini yaşar olmuştur.
Avrupalının ikinci hedefi olan vatan ve bayrak sevgisini yarınki yazımızda okuyacaksınız.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 29 Mart 2006 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder