ANADOLUYUNUS'TUR Şiir festivalinde sahnede
Gazi Özcan'la Sandıklı Park Otel'de
Afyon Valisi Sayın Haluk İmga ile
Sandıklı Kaymakamı Sayın Samet Ercoşkun
Sandıklı Kaymakamı Sayın Samet Ercoşkun
Heyetimiz Sandıklı Belediye Başkanı
Sayın İsmail Elibol'un makamında
MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com (Sahnede Şiirimi okurken)
SANDIKLI RÜYASI -1-
Takvimler 11 Mayıs 2010’u gösteriyor. Sabahı, saat 05.30.
Taze bir günün başlangıcında Sandıklı kaymakamı Sayın Samet Ercoşkun’un nazik daveti üzerine ayaktayız. Bu anlamlı davete icabet edebilmemiz için bizlere tahsis edilen minibüste pikniğe giden ilköğretim öğrencileri gibiyiz. Hepimiz heyecanlı, hepimiz sevinçliyiz.
***
Kaptan köşkünde bu işlerin organizatörü Manas Yayınevi Genel
Koordinatörü Şener Bulut, yanı başında Sandıklı’da ilimizi temsil edecek olan İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk. Arka sırada Fırat Üniversitesi Genel Sekreteri iken on gün önce emekliler kervanına katılan çiçeği burnunda emekli Gazi Özcan. İlimizin yetiştirdiği saygın şair ve yazarlarımızdan Günerkan Aydoğmuş, R.Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Mahir Gürbüz, Bestekâr Doğan Sever, Fırat TV Müdürü Hüseyin Gazi Özcan, Mezre İlköğretim Okulu Müdürü Muammer Aksoy, Sanatçı Nihat Kazezoğlu, Fırat TV Haber Merkezinden Mehmet Kılınç ve bendeniz Mehmet Şükrü Baş.
Bindiğimiz araç Abdullahpaşa Mahallesini geride bıraktığında hepimizin yüzünde sevdiklerine koşan insanların yüzlerindeki mutluluk vardı, neş’e vardı.
Arabamız Malatya’ya doğru yol alıyordu.
MALATYA’DA
Malatya’ya geldiğimizde bizi Malatya Vilayet Parkı’nda gönül dostumuz Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yaşar Karaaslan ve Malatya Valiliği Kültür Sanat Proje Koordinatörü Dr. Suat Yalçınsoy karşıladılar. Birlikte cennet misali o güzelim parkta güzel bir sabah kahvaltısı yaptık. Malatyalı dostların selamlarını alıp, onlara selamlar gönderdik ve yolcu yolunda gerek diyerek yeniden yola koyulduk.
DARENDE’DE
Bu yoldan her geçtiğimizde Darende’deki Somuncu Baba Türbesine uğramadan, ruhuna bir Fatiha okumadan ve o güzelim manzarayı teneffüs etmeden geçmiyoruz. Bugün de öyle yaptık ve Somuncu Babaya saptık, güller arasındaki mekânına uğradık, aziz ruhuna Fatihalar gönderdik.
Darende’den ayrılınca Hadi Beyle yan yana oturduk. Kayseri’ye varıncaya kadar şairimiz “Baba Karpuz Kelek Çıktı” şiirini tamamlamış oldu. Yolumuz tamı tamına bin km. idi. Bitmek bilmiyordu; ama bizdeki hoş muhabbet kilometreleri kısaltıyordu. Gazi Özcan, Nihat Kazezoğlu’na inat yerel türkülerden bir demet sunarken Günerkan Aydoğmuş aşka geliyor, “vah vah!” diyordu. Bu vah vahı duyan Hüseyin Gazi Özcan daha da efkârlanıyor olacak ki daha derinden “vah ki vah!” diyordu.
Muammer Aksoy ile Mithat Yılmaz ara sıra sohbete dâhil olsalar da bol bol uyuyor, bol bol da namaz kılıyorlardı. Mahir Gürbüz elinde makine gördüğü her şeyi resmederken Doğan Sever her zamanki gibi sessiz sessiz oturuyordu.
KAYSERİ’DE
Kayseri’ye vardığımızda karşımızda gittikçe büyüyen, gittikçe güzelleşen, yaşanacak bir şehir konumuna gelen Avrupavari bir şehir gördük. Burada Erciyes Dergisi sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni muhterem insan Avukat Nevzat Türkten beyefendiyi de alarak yola koyulduk.
NEVŞEHİR’DE
Kısa bir zaman sonra Nevşehir’e vardık. Daha evvelde var olan bir ziyaret borcumuzu ödemek için Vilayete gittik, Vali Sayın Osman Aydın’a misafir olduk, sohbet ettik, hasret giderdik, çaylarımızı yudumladık ve bütün ısrarlara rağmen izin isteyip yola koyulduk.
KONYA’DA
Konya’ya geldiğimizde vakit akşama geliyordu. Burada da sürekli gelişen, büyüyen ve her gün biraz daha güzelleşen muhteşem bir şehir gördük. Ziyaret saati bitmeden Mevlana Hazretlerini ziyarete gittik. Mübarek ruhuna Fatihalar gönderdik, karnımızı doyurduk, yola koyulduk.
Ilgın’ı geçtiğimizde yorgunluk izleri yavaş yavaş beliriyordu. Gözlerimiz trafik levhalarındaydı. Afyonkarahisar 160 km tabelasını gördüğümüzde gecenin karanlığına çoktan girmiştik.
Arkadaşlara “Beni Afyon’da uyandırın.” talimatını verdikten sonra uyumaya gayret ettim. Bu sırada Âşık Veysel’in o meşhur dizeleri geldi hatırıma:
“Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne hâldayım
Gidiyorum gündüz gece.”
Yarı ayık, yarı uyanık bu dizeleri mırıldanırken karşımızda ışıl ışıl yanan Afyonkarahisar göründü. Yolumuz az kalmıştı. Her halde Vakit gece yarısını az geçe Sandıklı’da oluruz diye düşündüm.
(Devam edecek)
***///***
Mehmet Şükrü Baş 24 Mayıs 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
mehmet_sukru_bas@mynet.com (Sahnede Şiirimi okurken)
SANDIKLI RÜYASI -1-
Takvimler 11 Mayıs 2010’u gösteriyor. Sabahı, saat 05.30.
Taze bir günün başlangıcında Sandıklı kaymakamı Sayın Samet Ercoşkun’un nazik daveti üzerine ayaktayız. Bu anlamlı davete icabet edebilmemiz için bizlere tahsis edilen minibüste pikniğe giden ilköğretim öğrencileri gibiyiz. Hepimiz heyecanlı, hepimiz sevinçliyiz.
***
Kaptan köşkünde bu işlerin organizatörü Manas Yayınevi Genel
Koordinatörü Şener Bulut, yanı başında Sandıklı’da ilimizi temsil edecek olan İl Kültür ve Turizm Müdürü Tahsin Öztürk. Arka sırada Fırat Üniversitesi Genel Sekreteri iken on gün önce emekliler kervanına katılan çiçeği burnunda emekli Gazi Özcan. İlimizin yetiştirdiği saygın şair ve yazarlarımızdan Günerkan Aydoğmuş, R.Mithat Yılmaz, Hadi Önal, Mahir Gürbüz, Bestekâr Doğan Sever, Fırat TV Müdürü Hüseyin Gazi Özcan, Mezre İlköğretim Okulu Müdürü Muammer Aksoy, Sanatçı Nihat Kazezoğlu, Fırat TV Haber Merkezinden Mehmet Kılınç ve bendeniz Mehmet Şükrü Baş.
Bindiğimiz araç Abdullahpaşa Mahallesini geride bıraktığında hepimizin yüzünde sevdiklerine koşan insanların yüzlerindeki mutluluk vardı, neş’e vardı.
Arabamız Malatya’ya doğru yol alıyordu.
MALATYA’DA
Malatya’ya geldiğimizde bizi Malatya Vilayet Parkı’nda gönül dostumuz Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Yaşar Karaaslan ve Malatya Valiliği Kültür Sanat Proje Koordinatörü Dr. Suat Yalçınsoy karşıladılar. Birlikte cennet misali o güzelim parkta güzel bir sabah kahvaltısı yaptık. Malatyalı dostların selamlarını alıp, onlara selamlar gönderdik ve yolcu yolunda gerek diyerek yeniden yola koyulduk.
DARENDE’DE
Bu yoldan her geçtiğimizde Darende’deki Somuncu Baba Türbesine uğramadan, ruhuna bir Fatiha okumadan ve o güzelim manzarayı teneffüs etmeden geçmiyoruz. Bugün de öyle yaptık ve Somuncu Babaya saptık, güller arasındaki mekânına uğradık, aziz ruhuna Fatihalar gönderdik.
Darende’den ayrılınca Hadi Beyle yan yana oturduk. Kayseri’ye varıncaya kadar şairimiz “Baba Karpuz Kelek Çıktı” şiirini tamamlamış oldu. Yolumuz tamı tamına bin km. idi. Bitmek bilmiyordu; ama bizdeki hoş muhabbet kilometreleri kısaltıyordu. Gazi Özcan, Nihat Kazezoğlu’na inat yerel türkülerden bir demet sunarken Günerkan Aydoğmuş aşka geliyor, “vah vah!” diyordu. Bu vah vahı duyan Hüseyin Gazi Özcan daha da efkârlanıyor olacak ki daha derinden “vah ki vah!” diyordu.
Muammer Aksoy ile Mithat Yılmaz ara sıra sohbete dâhil olsalar da bol bol uyuyor, bol bol da namaz kılıyorlardı. Mahir Gürbüz elinde makine gördüğü her şeyi resmederken Doğan Sever her zamanki gibi sessiz sessiz oturuyordu.
KAYSERİ’DE
Kayseri’ye vardığımızda karşımızda gittikçe büyüyen, gittikçe güzelleşen, yaşanacak bir şehir konumuna gelen Avrupavari bir şehir gördük. Burada Erciyes Dergisi sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni muhterem insan Avukat Nevzat Türkten beyefendiyi de alarak yola koyulduk.
NEVŞEHİR’DE
Kısa bir zaman sonra Nevşehir’e vardık. Daha evvelde var olan bir ziyaret borcumuzu ödemek için Vilayete gittik, Vali Sayın Osman Aydın’a misafir olduk, sohbet ettik, hasret giderdik, çaylarımızı yudumladık ve bütün ısrarlara rağmen izin isteyip yola koyulduk.
KONYA’DA
Konya’ya geldiğimizde vakit akşama geliyordu. Burada da sürekli gelişen, büyüyen ve her gün biraz daha güzelleşen muhteşem bir şehir gördük. Ziyaret saati bitmeden Mevlana Hazretlerini ziyarete gittik. Mübarek ruhuna Fatihalar gönderdik, karnımızı doyurduk, yola koyulduk.
Ilgın’ı geçtiğimizde yorgunluk izleri yavaş yavaş beliriyordu. Gözlerimiz trafik levhalarındaydı. Afyonkarahisar 160 km tabelasını gördüğümüzde gecenin karanlığına çoktan girmiştik.
Arkadaşlara “Beni Afyon’da uyandırın.” talimatını verdikten sonra uyumaya gayret ettim. Bu sırada Âşık Veysel’in o meşhur dizeleri geldi hatırıma:
“Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne hâldayım
Gidiyorum gündüz gece.”
Yarı ayık, yarı uyanık bu dizeleri mırıldanırken karşımızda ışıl ışıl yanan Afyonkarahisar göründü. Yolumuz az kalmıştı. Her halde Vakit gece yarısını az geçe Sandıklı’da oluruz diye düşündüm.
(Devam edecek)
***///***
Mehmet Şükrü Baş 24 Mayıs 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder