HASBİHÂL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com
İSRAİLLİ ONBAŞI
VE
GÖZÜ YAŞLI TÜRK ASKERİ!
İsrailli bir er ile bir onbaşı kaçırıldı. Akabinde İsrail, Lübnan'a askerî müdahalede bulundu. İsrailli er ve onbaşı hayatta mı, değil mi bilinmez; ama İsraillilerin intikamı yüzlerce Lübnanlının; kadın, çocuk ve sivil demeksizin yüzlercesinin canına mal oldu. Lübnan'ın pek çok bölgesine bomba ve füze yağdı. Okullar, köprüler, resmî kurumlar birer birer vuruldu. Masum insanlar acımasızca öldürüldü. İki askere karşılık şimdilik iki yüzün çok üzerinde Lübnan'ın köylüsü kentlisi, kadını kızı ve masum çocukları acımasızca katledildi.
İki onbaşıya, iki yüz Lübnanlı.
***
Arap âlemi ise "Bana değmeyen yılan bin yaşasın." gibi bir gafletin içindeydi. Zaten onlar bu gafletten hiç uyanmadılar ki…
Lübnan'da bir okulda küçücük bir öğrencinin sıraların altına girmek suretiyle bombalardan korunmaya çalıştığına dair fotoğraftan dünya devletleri hiç ama hiç utanmadı. Çünkü onların da mazluma bakış açısında utanma yoktu.
ABD Savunma Bakanlığı, Ortadoğu'da barışı korumak adına İsrail jetlerinin yakıtını temin etmek üzere 210 milyon dolarlık jet yakıtı satılması için kongreye başvurdu.
ABD Irak'a, Afganistan'a demokrasi götürmek adına da yıllar önce bu ülkelere girmiş; kadın erkek, yaşlı genç, sabi sübyan ayırımı yapmadan binlercesinin katliamına imza atmış, böylelikle bu ülkelere demokrasi götürdüğüne inanmış ve bir dünyaya da inandırmıştı.
AB İsrail'in kendisini savunduğuna kanaat getirmiş, dolaylı yollardan İsrail'e desteğini sürdürmüş, bu ülkeyi kınama yoluna bile gitmemişti.
Putin bile Bay Puş'a bu katliamları benimsemediğini "üzülerek" söylediğini ifade etmişti.
***
İslam âlemi ise Atatürk'ün deyimi ile gaflet, delalet ve ihanet içindeydi.
Başbakanımız "İsrail'in derdi nedir? Filistin'i tamamen işgal etmek mi?" gibi garip bir soru yönetmiş, G 8'i ve BM' yi katliamı durdurmaya çağırmıştı.
Belli ki Başbakanımız İsrail'in derdini anlamamış gibi gözüküyor.
Aynı gün Bitlis'te devriye görevi yaparken üzerinden geçtiği mayının patlamasıyla havaya uçan askerî araçta şehit olanlar arasında bulunan Onbaşı Erdal Kavalı'nın cenaze töreninde şehidin resmini taşıyan Türk askerinin damlayan gözyaşlarını sivil bir vatandaş ellerinde peçeteyle silerken görüyoruz.
Bu şerefli askerimiz vatan uğruna şehit olan komando onbaşı için gözyaşı döküyordu, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Gözyaşları, elleri arasında taşıdığı şehidin çerçeveli resmi üzerine damla damla düşüyordu.
Terör denilen bu beladan asker ağlıyor, sivil ağlıyor, analar ağlıyor, eşler ve çocuklar ağlıyordu. Bu tablo karşısında bir Türkiye ağlıyordu. Kanında Türk kanı, Müslüman kanı, insan kanı dolaşan her insan ağlıyordu. Sadece vatan hainleri dediklerimiz şerefsizler ile ABD ve AB denilen haçlı güruhu ağlamıyordu.
***
Bir de bizi yönetenler gözlerinde yaşları tükendiğinden olacak ki onlar ağlayamıyorlardı. Necip Fazıl'ın "Reis Bey" eserinde reis beyin bir sözü vardı."Onlar ağlayabilselerdi, görürlerdi."
Bir İsrailli onbaşı kaçırılıyor; İsrail, dünyayı kana boğmaya çalışıyor. Bizim aslan gibi erlerimiz, onbaşılarımız, subaylarımız, paşalarımız, polislerimiz, öğretmenlerimiz birer birer dallarından koparılıyor; sadece ateşin düştüğü yer ile şehidin resmini taşıyan askerlerimiz ağlıyor.
Vatandaş ise gözyaşları kuruduğundan ağlayamıyor bile…
Yeter artık, lütfen yeter!
Şehit cenazeleri artık toplu halde illerimize, ilçelerimize, köylerimize gönderilmeye başlandı. Daha da yetmedi mi?
Bizim de onbaşılarımız için, paşalarımız için, halkımız için ne yapılacaksa yapılsın. "Kanları yerde kalmayacak!" temennilerinden bıktık artık. İcraatımız neyse onu yapalım, meydanı bu hainlere bırakmayalım.
Bu yazıyı yazdığım gün Siirt'te 7 Mehmetçiğimiz ve 1 korucumuz olmak üzere sekiz şehit verdik. "Ağlayabildik mi?" diye sormayacağım; çünkü aynı akşam ulusal kanallarımızda kadınlardan vazgeçtik erkeklerin bile göbek atma yarışmasını seyrettik.
Neredeyse zil çalıp oynayacağız ağlanacak halimize.
Yazıklar olsun bize, yazıklar olsun! Matem tutmuyoruz, bari bu şehitlerimize saygısızlık yapmayalım. Öyle meydanlarda nutuk atmakla "Kanınız yerde kalmayacak!", "İntikamlarınız alınacak!" söylemleriyle birbirimizi kandırmayalım. Lütfen biraz gerçekçi ve lütfen biraz duyarlı olalım.
Yeter artık, lütfen yeter!
***///***
Mehmet Şükrü Baş 24 Temmuz 2006 Elazığ Nurhak Gazetesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder