1 Haziran 2010 Salı

BÜLENT ARINÇ’IN GÖZYAŞLARI


HASBİHÂL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

BÜLENT ARINÇ’IN GÖZYAŞLARI

Kabinenin en duygusal insanı Bülent Arınç olsa gerek. Fikren benzerliğimiz olmasa da duygusal yönde benzerliğimiz çok fazla. Ben de çok ağlarım ama ben başbakan konuşurken onun söylediklerine ağlamam. Ben 23 Temmuz 2009 tarihinde bu sütunda yazdığım “Bunlar Niye Ağlıyor?” başlıklı yazımda ki başlıklara ağlardım.

Ben de ağlardım ama!.....

***

“Genele yayarsak istisnasız her gün verdiğimiz bir iki şehidimize, kınalı kuzularımıza ağlardım. Kendimi onların ebeveynlerinin yerine kor anaların gözyaşlarına ağlardım.

Ben ağlasaydım beslenme çantasında yiyeceği olmayan ilköğretim dördüncü sınıftaki kız çocuğunun perişanlığına ağlardım.

Ben ağlasaydım bir simit ve bir çay parasına muhtaç bırakılan üniversite mezunu işsiz gençlerimin çaresizliğine ağlardım.

Ben ağlasaydım içte ve dışta ülkemin uğradığı ihanetlere ağlardım.

Ben ağlasaydım tarımın bitişine, hayvancılığın yok oluşuna, köylünün tükenişine ağlardım.

Ben ağlasaydım işyerlerinin birer birer kapanışına, fabrikaların kapılarına kilit vurulmasına, on binlerce insanın elindeki lokmanın alınmasına ağlardım.

Ben ağlasaydım esnafın perişanlığına, emeklinin içler acısı durumuna nüfusumuzun yarısına yakının kan ağladığına ağlardım.

Ben ağlasaydım ekonominin çöküşüne, ülkenin yarısının icralık oluşuna ağlardım.

Ben ağlasaydım ülkemizde yapılan kazma kürek sınavlarına giren asgari ücretle iş bulamayan üniversiteli gençlerimizin çaresizliğine ağlardım.”

***

Oysa Sayın Arınç Başbakan Erdoğan’ı her dinlediğinde salya sümük ağlıyor. Bu kezde Başbakanın AKP Grup toplantısında Kürt açılımı ile ilgili konuşmasını dinlediğinde ağlıyor. O konuşmaya bakıyorum hakikaten bu milletin ağlamasını gerektiren bir konuşma.

Bakın Başbakanın o konuşmasındaki satır başları.

“Türkiye huzurunu, gencecik delikanlılarını teröre kurban etmemiş olsaydı, bugün nerede olurduk? Sorun daha ortaya çıkarken fark edilip gerekli tedbirler alınsaydı on binlerce insanımız hayatını kaybetmeden bu mesele suhuletle çözülmüş olsaydı bugün Türkiye nerede olurdu?

Binlerce yıldır bir arada yaşayan, akraba olan insanları birbirine düşman eylemek mümkün müdür? Türkiye’nin bir zenginlik olarak gördüğümüz tüm farklılıklarını birbirine düşman göstermek kimin haddinedir.” Sözlerine ağladı.

Başbakan “Neşet Ertaş Gönül Dağı dediğinde gönlümüz titrer” der demez Sayın Arınç’ında gözleri nemlendi, dudakları titredi hele hele Başbakan Mayıs 2009’da Almanya’da İmralı canisinin posteri önünde konser verirken “Kahramanı selamlıyorum (bebek katilini) ” diyen Şivan Perver ‘Halepçe’,”Hazal” dediğinde gönül dünyamızın derinliklerine dalıyoruz. Tüylerimiz ürperiyor deyince de gözyaşlarına daha fazla hâkim olamadı.

Hıçkırıklara boğuldu.

Ağladı ağladı,

Şivan Perver’e ağladı, Halepçe’ye ağladı, Hazal’a ağladı.

Onlarla birlikte tepemediğimiz horona atamadığımız zılgıta ağladı.

***

Başbakan “Evlat acısından daha büyük acı yok” der demez Bingöl’e on Km. kala PKK’lı Şemdin Sakık’ın komutasındaki hainlerin katlettiği 33 erimizin şahadetine ağladı.

“Bizim kardeşliğimize saldırmak kimin haddine” sözlerini ise çılgınca alkışladı.

İşte böyle insan duygusal olmaya görsün. Sazda ağlıyor, sözde ağlıyor. Nitekim bir şiirimde bakınız ağlamayı nasıl tarif ediyorum.

*

Bir garip sevdayı, sardın başıma

Sazda ağladım, sözde ağladım.

Dokunsalar tele, sel olur yaşım,

Kemanda ağladım, neyde ağladım.”

*

Biz ağladık, Sayın Arınç ağladı onların sayesinde anamız da ağladı.

Tek temennimiz Allah bu milleti ağlatmasın.

***///***

Mehmet Şükrü Baş 17 Ağustos 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder