1 Haziran 2010 Salı

AVRUPA BİRLİĞİ Mİ, TÜRKİYE BİRLİĞİ Mİ? -2-

MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

AVRUPA BİRLİĞİ Mİ, TÜRKİYE BİRLİĞİ Mİ? -2-

Dünkü yazımda önümüzdeki iki uzun yolun ve iki zor sualin cevaplarından birisi olan AİLE YAPISINI izah etmiştim. Bu günkü yazımda da bu uzun yolun ikincisi ve aynı derecede hayati önemi bulunan TÜRK’ÜN VATAN, MİLLET VE BAYRAK sevgisini izah etmeye çalışacağım.

Avrupalı en önemli maneviyatımız olan Aile yapısını kısmen de olsa çökertmeye yönelik teşebbüslerinde başarılı olmuştur. Sırada ikinci önemli hususiyetimiz olan TÜRK’ÜN VATAN, MİLLET VE BAYRAK sevgisini ortadan kaldırma girişimlerini ön plana çıkarmıştır.

Avrupalı Türkü Çanakkale’de Dumlupınar’da, Sakarya’da velhasıl tüm savaş meydanlarında yıkamayacağını çok güzel bir şekilde anlamıştır. Türk'ün çelik azmini kırma imkânının var olmadığını haçlı ruhunun bir araya gelmesinin bile buna yetmediğini tarih sayfalarında açıkça görmüştür.

Bu durumda yapılacak tek iş Türk’ü kendi kendisine kırdırmak olduğunu çıkarılacak kargaşalarla, desteklenecek terörist olaylarla ve ekonomisinin bağımlı hale getirilmesinden geçeceği gerçeğini de görmüştür.

Avrupalının bu ideolojik emelleri her alanda kendisini göstermiş Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen Türkiye’yi parçalama sevdalılarının oluşturduğu topluluk her meydanda bazen ellerinde yasadışı örgütün bayrağı bazen bölücülük telkinleri ve bölücülere sonsuz vaatleri en önemlisi de maddi ve manevi destekleri her alanda görülmüştür.

Türk’ün düşmanı bizim dostumuzdur düsturu içerisinde yüzde dost arkadan düşman sıfatlarından asla kurtulamamışlardır. Çünkü onlar tarihin hiçbir döneminde Türk’e dost olmamış hiçbir zaman da Türk’e güven telkin etmemişlerdir. Onların tek arzusu tek isteği Türkiye’mizin bölünmesini görmek Türk’ün varlığının sona erdirmek gibi haince ve alçakça planlarında gizlidir.

Bir nevruz’da doğu ve Güneydoğu illerimizdeki gösterilerde bu ihanet çeteleri hep ön plana çıkmış kışkırtmaları ile bölücü hal ve tavırları ile kardeşi kardeşe düşürme çabalarını büyük bir ustalıkla sergilemişlerdir. Türk Milletinin Bölünmez bütünlüğünü hazmedemeyen bu alçak ve rezil topluluk bazen emellerine erişmiş erişemediğinde de hüzünle oradan ayrılmışlardır.

Biz ise hala rezilce alçakça sahneye konulmak istenilen Bizans oyunları karşısında sessizliğimizi bozmamış polisimize atılan taşları polisimize atılan Molotof kokteyllerini görmemezlikten gelmiş asla müdahale yoluna gitmeyerek Avrupalının gözüne girmeyi onlardan geçer not almayı en büyük meziyet kabul

Etmiş durumdayız.

Bu durumda ekranlarda siyasilerimizin beyanları ise gönlümüzü rencide etmeye yeterli gelmiştir. Ne diyor siyasilerimiz polis kışkırtılara kanmadı. Niye kansın ki yaralanan polis ölen polis kırılan yakılan Devlet malı bölücüler için bundan ala başarımı olur.

Bizim yapacağımız tek şey önce TÜRKİYE BİRLİĞİNİ sağlamaktır. Önce birlik ve beraberliğimizi dosta düşmana lanse etmektir. Yoksa bu kadar hoşgörü bu kadar toleransın hem Türklüğümüze hem milli manevi duygularımıza hem de dinimize ve de Devletimize çok büyük zararları vardır.

En önemlisi de Avrupalı ihanet çetelerinin iç işlerimize karışmasını önlemek onlara artık YETER diyebilmektir.

Onlara YETER diyebildiğimiz anda çok problemlerimizin de kendiliğinden çözüme kavuştuğunu net olarak görebileceğiz.

Burası da unutulmamalıdır ki Türk Milleti; vatanı üzerinde ulusu üzerinde Bayrağı üzerinde oynanan her alçakça oyunu net olarak görmekte günü geldiğinde cevabını da bir şamar gibi hain ve alçakların yüzlerine patlatacaktır.

*****

30 Mart 2006 Tarihli Nurhak gazetesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder