MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
SENE GARDAŞ SENE
İLLE BU SENE
İyisiyle kötüsüyle bir koca yılı daha geride bıraktık.
Acaba 365 günün kaç gününü kendimizden emin, geleceğimizden emin, ülkemizin birlik ve beraberliğinden emin bir şekilde huzur içerisinde geçirdik? Acaba bu 365 gününün kaç gününü yalandan, talandan, aş ve iş kaygısından uzak geçirdik.
Biz bu sene “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır” diyerek her acının üzerine sünger çektik.
Acaba bu 365 günün kaç gününde bir şehit cenazesi görmedik?
Acaba bu 365 günün kaç gününü ağlamadan geçirdik?
Acaba bu 365 günün kaç gününü dövünmeden geleceğimizden endişelenmeden, geleceğe olan umutlarımızı yitirmeden geçirdik?
***
Bir Kadriye vardı ATV’ de “Ahmet Çakar’la zor karar” adlı bir yarışma programı katılmıştı.18–19 yaşlarındaydı. Ahmet Çakar’ın kendisine sorduğu bir soruya cevap veremeyince yarışmadan elendi. Elenir elenmez hıçkırıklara boğuldu. Programın sunucusu Ahmet Çakar başta olmak üzere oradakilerin tümünde derin bir üzüntü hâkimdi. Ahmet Çakar havayı yumuşatmak için Kadriye’ye;
“Neticede bu bir yarışma bu kadar üzülecek ne var? Deyince Kadriye buna cevaben;
“Ben elendiğime üzülmüyorum ki” dedi.
Peki, niye ağlıyorsun sorusunu yönelten Ahmet Çakar’a…”Eğer yarışmada biraz para kazanabilseydim babamın dişlerini yaptıracaktım” cevabını verdi.
***
2009’un son günündü İstanbul Maltepe’de doğalgaz faturası el yaktığı için kömüre dönüş yapan aile sobadan zehirlendi. Anne ile 2 aylık bebeği öldü. “Fakirliğin gözü kör olsun” sözü hayata dönüştürüldü.
***
“Samandıra’da beş kişilik bir ailenin yaşadığı dram, ilköğretim 4. sınıf öğrencisi A.’nın okula beslenme getirmediğini ve yemek yemediğini gören öğretmen sayesinde ortaya çıktı. ‘Niye yemek yemiyorsun?’ sorusuna “Aç değilim.” cevabını alan öğretmen biraz üsteleyince küçük kızdan “Beslenme getiremiyorum, çünkü yiyeceğimiz yok.” cevabını aldı.
Öğretmenleri A.’ya ‘Yiyecek olarak ilk ne istersin?’ diye sorduğunda, ‘Sadece salatalık ve domates’ derken, arkadaşlarının beslenmesinde gördüğü bu yiyeceklere imrendiğini söyledi.
Bütün bunlar olurken “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” diyen o mübarek Nebinin ümmeti olarak bizler ne yapıyorduk?
Bizler bunların üzerinde siyaset yapıyor, yalanlar söylüyor, milleti kandırıyorduk.
Bizler bunların acılarını, yoksulluklarını, çaresizliklerini görmemezlikten gelip fakir fukara, garip gureba edebiyatı yapıyorduk.
Bizler bunların umutlarını, alın terlerini ve geleceklerini çalıyorduk.”
***
“Tarih 10 Ekim 2009
Saat 04.30
Bu gece de her zaman ki gibi kaçıvermiş uykularım.
Balkona çıkıyorum. Karşımdaki parkta yaşı ellilerin üzerinde olduğunu gösteren bir adamın bankta oturduğunu görüyorum. Sonbaharın serin gecelerinden birisi. Pür dikkat o adama bakıyorum.
Harekâtsız ve bitkin duran adama.
Bir zaman sonra adam ayağa kalkıyor, yanındaki bohçayı açıyor, zorluklarla pantolonunun üzerine bir pantolon daha giyerken üzerine de paltosunu giyiyor. Yavaş hareketlerle banka oturuyor. Daha sonra aynı bohçada cekete benzer bir şey çıkarıyor dizlerine örtüyor ve o şekilde hayatla olan yaşam mücadelesini sürdürmeye çalışıyor.
Başına bir dayanak arıyor bulamıyor.
Bütün millet derin bir uykuda, kimileri sıcak yatağında, kimileri yar kucağında.
Bir o gariban yalnız birkaç köpek yavrusunun oynaştığı bu parkta.
Lale devrinin hüküm sürdüğü bu diyarda…”
***
2009 yılında gözyaşları ile kaleme aldığım üç köşe yazımdan bazı paragraflar.
Ve gün geldi bütün bunları unuttuk. Ne Kadriye’nin gözyaşları, ne beslenme çantasında yiyeceği olmayan ilköğretim 4. Sınıf öğrencisinin hazin durumu nede gecenin ayazında bir bank üzerinde hayatta kalma mücadelesi veren kimsesiz garibanı düşünemez olduk.
Her gün verdiğimiz üç beş şehidimizin acısını dahi unuttuk. Bunlar gelip geçer dedik, yeter ki vatan sağ olsun dedik.
Kandil’den gelen dört mektup ve oradaki utanç tablosunu görünce hiçbir şeyi düşünemez olduk.
Tam manasıyla kahrolduk.
***
Yarın 2010 yılı dualarınızın kabul olunacağına inanıyorsanız ülkemin birlik ve beraberliği için, bölünmez bütünlüğü için, ay yıldızlı bayrağımızın bizleri gölgesinde mahrum bırakmaması için, “Sene gardaş sene ille bu sene /// Gide de gelmeye bu hain sene” dememek için ne olur dua edin.
Allah bu ülkeyi hain senelerden korusun.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 31 Aralık 2009 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder