MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
BAŞBAKAN
KÖŞE YAZARLARI VE PATRONLAR
Başbakanımızın el atmadığı, dokunmadığı, canlarına okumadığı bir köşe yazarları vardı, hamt olsun onlara da el attı. Geçen gün medya patronlarına bir gönderme yaptı ve onlara dedi ki “Bak arkadaş köşe yazarının maaşını sen veriyorsun, bari feryat etme!”
Ne demektir bu?
Mealen “Benim partimi beğenmeyen, benim iktidarım hakkında olumsuz yazılar yazan, bakanlarıma ve bakılanlarıma dil uzatan, çocuklarımın gemiciğine laf eden, köşe yazarlarının hakkından gelmezsen ben senin hakkından gelirim. Sana ‘One Minute’ der dünyayı başına yıkar, canına okurum” demeye getirdi.
Buda yetmedi medya patronlarına “Ne yapayım, köşe yazarlarına dokunamıyorum demek yok artık. Bu gibi yazarların var ise kov gitsin” dedi. Sözlerinin devamında köşe yazarlarını meclisin seçmesini önerdi…
***
Allah’tan ki biz yerel bir gazetede yazıyoruz. Patronumuz da yağ çekmek gibi olmasın ama Allah’ına kadar delikanlı birisi. Gözünü budaktan, sözünü dudaktan sakınmaz. Bildiklerini dosdoğru eğilmeden, bükülmeden söyler. Onun yüreğinde basın özgürlüğü, vatan ve millet sevgisi vardır. Birilerinin hatırı için bu işi yapmaz yapanları da bu camiada barındırmaz. O köşe yazarlarına görev verirken yazarlarından da ilkeli olmayı, vatandaşın duygularına tercüman olmayı, tarafsız olmayı, kalemini satmamayı bekler.
Gelelim konumuza:
Köşe yazarlarını meclis seçsin.
Meclis kim?
İktidar yani başbakan yani başbakan yardımcıları, yani bakanlar.
Düşünüyorum da Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç köşe yazarı seçecek.
Önce yazara “Gel bakalım şeyini şey ettiğimin adamı” diyecek” Daha sonra günde kaç sefer ağladığını veya ağlayabileceğini soracak. 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda yerine oturtacağı yirmi bir yaşındaki zıpır gibi herifin çocuk olup olmadığı hakkındaki düşüncelerini öğrenecek. Köşe yazarı adayına “Bu çocuk mudur değil midir?” diye soracak. Bayan ise türbanına, erkek ise badem bıyıklarına bakacak. Sonrasında muhalefet liderlerine yani kendilerinden olmayanlara saldırı şekline bakacak. Alçaktan mı saldırıyor, yüksekten mi saldırıyor; belden aşağımı, yoksa yukarı mı vuruyor ona bakacak. Mesir Macunu yiyip yemediğini, Manisa’yı tanıyıp tanımadığını soracak. Aranan meziyetlerde ise dört yıllık bir namzetlik süresi sonrasında köşe yazarlığını tescil edecek.
***
Diyelim ki Sayın Başbakan da bir köşe yazarı seçecek o da adayı test edecek, adaya bir gemi gösterecek “Bak bakalım bu gemimidir, gemicik midir?” diye soracak eğer aday “Efendim bu koskoca bir gemidir veya koskoca bir şileptir” derse elenecek. Yok, “Efendim bu minnacık bir gemiciktir. Hatta hatta bir makettir” dediğinde asaleten ve dahi terfien köşe yazarlığına getirilmiş olacak.
Başbakanımız bu kez başka bir köşe yazarı adayına "Mahkemenin türbanla ilgili söz söyleme hakkı var mıdır, yok mudur diye bir sual tevdi edecek. Eğer ki aday “Elbette vardır efendim Türkiye bir hukuk devletidir” derse aday oracıkta elenecek. Şayet “ Olur mu efendim türbanla ilgili söz söyleme hakkı ulemanındır.” derse en büyük gazetede görev alacak. Böylelikle ülkemizde basın bağımsız ve tarafsız olacak.
***
Yarınları bekleyelim… Yarınlar ne getirecek, gazetemizin patronu Rıdvan Kaya bizleri ne gibi bir teste tabi tutacak, bizlere neler soracak?
Bize takdirname mi verecek yoksa yol mu gösterecek? Bekleyip de görelim.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 01 Mart 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder