MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com
Ş A İ R
50 yıldır kendime göre şiir yazarım.
Bugüne dek beş yüzü aşkın şiirler yazdım. Bunları Antoloji’de harmanladım. Yurdun pek çok yerinde yayınlanan dergi, gazete ve antolojilerde yer aldı bu şiirlerim. Pek çok il ve ilçelerde yapılan şiir festivallerine katıldım.
50 yıldır da köşe yazısı yazarım.
Bugüne dek bin beş yüzü aşkın yazılarım başta Elazığ Nurhak Gazetesi olmak üzere ilimizdeki basın kurulmuşlarında, çeşitli gazetelerde, dergilerde, sitelerde ve antolojilerde yer aldı bu yazılarım.
***
Söz konusu bu yazı ve şiirlerim beğenilse de, beğenilmese de hiçbir zaman haddimi aşmadım. “Ben böyle şairim, böyle yazarım, bu kadar yazı, bu kadar nesir yazdım” demedim, demem de, demeyeceğimde. Onun takdirini okurlarım zaten verir.
Gel gör ki!
Son zamanlarda kimileri sahneye çıktı şiirde de, nesirde de “Benim ki ben” dedi.
Ne özelliği vardı bunların?
Paraları vardı kitap bastılar,
Birilerine yamandılar dergi gazete çıkardılar,
Birilerine yalvardılar bir yerlere vardılar ve çok geçmeden kendilerini dev aynasında sandılar.
“Benim ki ben” deyip meydana fırladılar.
Oysa ben bunların dişe dokunan, okunurken insanın duygularını kabartan, gözlerini nemlendiren bir tek şiirlerini tanımam. Zaten bunların böyle şiirleri de yoktur. Bunlar böyle şiir yazamazlar. Bunlar şairlikten öte iyi bir şarlatandırlar.
***
Bana birisi şiir nedir, şair kimdir diye bir soru sorsa bu soruların cevabını bilinen yoldan cevaplamam. Şiirin duygusallık, şairin efendilik olduğunu söylerim. Şair kimdir deseler yaşayan şairlerden Bekir Sıtkı Erdoğan’ı, Bahaettin Karakoç’u, Fazıl Ahmet Bahadır’ı, Abdullah Satoğlu’nu, Yahya Akengin’í, Yavuz Bülent Bakiler’i, Emekli Vali Rıza Akdemir’i ve daha nice edep hayâ timsallerini gösterebilirim. Çünkü şair duygusal, şiirde duygusallıktır, şiir nezakettir, şiir edeptir.
Bir şiir festivalinde otelin lobisinde on-on beş şair bir araya gelmiş oturuyoruz yanımıza yaşı yetmişlere merdiven dayamış birisi geldi toplulukta ki birisi hariç hepsi gereken saygıyı gösterdiler. O birisi kıçında çıban varmışçasına ayak ayaküstüne atmış kılını kıpırdatmıyordu. Gözlerimin önüne yanına gittiğimde ayağa kalkan seksen dört yaşındaki Bekir Sıtkı Erdoğan geldi. Birisinde edebi birisinde edepsizliği gördüm.
Şimdi soruyorum şairlik bumudur?..
Şairlik unvanla oluyorsa?
Dergi gazete çıkartmakla oluyorsa?
Birilerine dayanmakla, bir yerlere başkan olmakla, bir yerlere yamanmakla oluyorsa?
Hak ozanları nasıl ozan oldular? Yunus Emre’ler, Karacaoğlan’lar, Âşık Veysel’ler, Köroğluları, Dadaloğluları hangi üniversitede akademisyendiler?
Zaten şair olmak duygusallıktan geçer, bir yetimin başını okşamasını bilmeyen, büyüğe saygısı, küçüğe sevgisi olmayan, yağan yağmurda gönlünce ıslanmayan duygusallıktan, nezaketten, edepten uzak olanlar nasıl şair olurlar ki?
Şairlik inceliktir, duygusallıktır, nezakettir, edeptir.
Bu yüzden şairlik incelik gerektirir. Şair eğitimcide olsa, akademisyende olsa, yazarçizerde olsa, başkanlara başkanda olsa evvel emirde nezaket sahibi ve edepli olması gerekir.
Bu yüzden diyoruz ki! Önce edep, önce edep önce edep!
***///***
Mehmet Şükrü Baş 22 Mayıs 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder