1 Haziran 2010 Salı

SÖMÜRÜ DÜZENİ VE KUL HAKKI

MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

SÖMÜRÜ DÜZENİ VE KUL HAKKI

Yazıma başlarken üzerinde kul hakkı olmayan veya olmadığına inanan esnafımı, işverenimi tenzih ederek başlamanın da bir hak olduğuna inanıyorum. Zira kul hakkı arasında “iftira” da vardır. Bu yüzden muhatabım onlar değildir.

Dinimizde kul hakkının çok önemli bir yeri vardır. Peygamber Efendimiz üzerinde kul hakkı bulunan bir kişinin cenaze namazını dahi kılmamıştır. Cemaat tarafından mevtanın borcu ödendikten sonra namazını kıldırmış ve cemaate şöyle bir nasihatte bulunmuştur: “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir insan Allah yolunda üç defa şehit olsa bile üzerindeki kul hakkı ödenmedikçe cennetteki makamına erişemez.”

Yüce Peygamberimizin bu hassasiyetine İslam ulemasınca da aynen itaat edilmiş ve bu ulemalar da; “Sakın kimseyi şu veya bu bahanelerle aldatarak haklarını almaya kalkmayın; mallarını üzerinize geçirmeye yönelmeyin. Şayet geçmişte üzerinizde kul hakkı kalmışsa, sahibiyle mutlaka helalleşin. Hayatta değilse mirasçısına ödeme yapın. O da mümkün değilse, hak sahibi adına bir yoksula hizmete verin. Çünkü kul hakkıyla giden insanın ruhu askıda kalır ve hak sahiplerine hakları ödeninceye kadar askıdan kurtulamaz. Hatta bu kul, şehit bile olsa.”

Bizler böylesine mübarek bir Nebinin ümmeti ve böylesine mübarek bir dinin mensubu olarak etrafımıza dönüp baktığımızda nice nice kul haklarının göz göre göre ihlal edildiğini, paranın maddiyatın bu ihlalleri yalanlarla da bezeyip geçerli kıldığını üzülerek görmekteyiz.

***

İlimizde pek çok işyerinde asgari ücretin çok altında çalıştırılan 18 yaş üstü evlatlarımızın alın terlerinin açıkça sömürüldüğünü, emeklerinin çalındığını görmemek hiç de zor değildir. Gidiniz, geziniz ve sorunuz. İşyerlerimizin çoğunluğu bu kategori içerisindedir. İşçilerinin sigortasını dahi yatırmamakta, kaçak işçi olarak bu yavrularımızı çalıştırmakta onların alın teri sömürülmektedir.

Şimdi sevgili okurlarım sizlere soruyorum. Bu insanların toplumumuzdaki yeri nedir?

Kimilerine göre işveren, kimilerine göre patron, kimilerine göre işyeri mağaza sahibi olabilirler; ama kusura bakmasınlar bana göre bunlar birer hırsızdan başka hiçbir şey değillerdir. Ve bu insanlar inançları olarak Müslüman olsalar bile bir inanç sömürücüsünden başka bir şey değillerdir.

Yüce Peygamberimiz “İşçilerinizin ücretlerini alın terleri kurumadan ödeyiniz.” demesine rağmen bunlar işçilerinin maaşlarını haftalar, hatta aylar boyu geciktirmektedirler. Bu da yetmezmiş gibi işçilerini kanunlarımıza göre sekiz saat çalıştırmaları gerekirken l2 – 14 saat bile çalıştırmaktadırlar. Bu işçilerin hiçbir güvenlik durumları yoktur. SSK’ya primleri yatırılmamaktadır. Sağlık sigortaları yoktur. Ne acıdır ki haklarını arayacak bir mercilerde yoktur. Bu patronlar insanlık üstü bir konumda işveren kimliği, patron kimliği ile etrafına caka satmaktadırlar. İnsanı kahreden de, üzen de budur. Utanılacak hallerine kasılıp duruyorlar.

***

Kanunlardan kaçmak cezai müeyyidelerden kurtulmak içinde hileyi şerre başvurup girdi çıktı ile hem kanunları hem de insanlarımızı kandırmakta aleni hırsızlık yapmaktadırlar.

Ve bunlar insanların alın terini, emeğini, geleceğini utanmadan çalıp çırpıyorlar. Yazık!

İşin bir başka acı tarafı da bunları denetleyen bir kurumun mevcut olmamasıdır. Bu yazıma itibar edip bu işi inceleme zahmetine katlanacak kurum ve kişiler (ki varsa) bu acı tabloyu rahatlıkla ve kolaylıkla tespit edebilirler.

Bu husus toplumumuzda kanayan bir yaradır.

Tedavisinde vicdan, vatandaşlık görevi ve Allah korkusu olan bir hastalıktır.

Peki, bu hastalığın hekimi kimdir?

Vicdan mı?

Allah korkusu mu?

Yoksa yasalar mı?

Ve bu yasaları uygulamaktan sorumlu kişiler mi?

Onlarsa, onlarda o yürek nerede, o vazife aşkı nerede; dahası sorumluluk duyguları nerede?

Bu sualleri ne kadar uzatırsanız uzatınız cevabını bulamazsınız. Çünkü yasalar işletilmiyor. Çünkü kuldan utanma, Allah’tan korkmaları yok. Çünkü vicdanlarda rahatsızlık yok. Bir de yasalardaki boşluklar ile bunları denetlemekten sorumlu kişilerin sorumsuzlukları da eklenince…

Yaşasın sömürü düzeni!

Yaşasın din iman bezirgânlığı!

***///***

Mehmet Şükrü Baş 04.10.2006 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder