1 Haziran 2010 Salı

K E N E

HASBİHÂL MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmet_sukru_bas@mynet.com

K E N E

İnsanın içi yanınca, insani duyguları kanayınca ne yapar?
Ne yapacak, oturur böyle bir yazı yazar.
Bu günlerde başımızda az problem varmış gibi bir de "Kene" problemi çıktı. Ülkemizin çeşitli bölgelerinde görülen kene, insan ölümlerine bile sebep oldu.
Önce, kene denilen bu parazitin ne olduğuna bir bakalım.
Kene hayvanların eklem yerlerine kenetlenen ve kan emerek yaşayan bir parazittir. Kene yapıştığı yerden kopmaz ve koparılamaz. Yapıştığı canlının kanını tüketmeden, onu yok etmeden yerini terk etmez. Bu yüzden birisine kızdığımızda "Kene gibi yapıştı." deriz.
***
Keneden kurtulmak için çeşitli usullere başvurulur. Bunlardan bazıları keneyi sigara ile yakmak veya deriye zeytinyağı dökerek düşmesini sağlamak.
Biz burada, bu parazitten kurtulma yollarını veterinerlere bırakarak; içimizde yıllarca yaşamış ve kanımızı emmiş, hâlâ da emmeye devam eden parazitlerin ikinci türüne bakalım.
Zira keneye benzer özellikleri taşıyan, insan versiyonları da vardır.
Güzel ülkemin, güzel insanlarının yıllarca kanını emen; iki ayaklı, tombul bedenli keneleri de unutmamak lazım.
Bu türler de insan kanı emerek yaşarlar. İnsanların alın terini, emeğini sömürürler. Ve onların kanını kurutana kadar emer tüketirler.
Kene tombullaşınca ağırlaşır ve bu ağırlık sayesinde tuttuğu yeri bırakmak zorunda kalır. Bu da keneden bir kurtuluş şeklidir. Ne yazık ki iki ayaklı kenelerde böyle bir varsayım yoktur.
Ne yaptı bu iki ayaklı keneler?
Bu keneler, yıllarca ülkemin canına yapıştı. Ülkemin bütün gelir kaynaklarını, itibarını, haysiyetini, onurunu kemirdi.
Bu keneler, tüyü bitmemiş yetim, öksüz hakkını; utanmadan, sıkılmadın Allah'tan korkmadan, kuldan utanmadan yiyip yiyip semizleşti.
Biz bunların semizleşmelerini yıllarca bekledik. Belki karınları doyar da, yapıştıkları yerden kopar umudunu boş yere taşıyıp durduk.
Ama nerde!
***
Bu keneler, yıllardır hayali ihracatlarla, banka içlerini boşaltmalarla, vergi kaçırmakla eylemlerine aralıksız devam ettiler.
Bu keneler, hiçbir zaman doymadıklarından; bu kez hırsızlıkla, rüşvetle, kaçakçılıkla varlıklarına devam ettiler.
Bu keneler, beyaz kadın ticareti yaptılar, çocuk kaçırdılar, organ mafyası oluşturdular.
Bu keneler, gencecik çocuklarımızı esrar, eroin bataklığına sürükleyip bu batıklıkta boğdular.
Bu keneler, devleti soydular. Bu devleti üç sente muhtaç bıraktılar.
Bu keneler, ülkemi elin gâvuruna bağımlı kıldılar.
Bu keneler, bütün bu kan emiciliklerine, bütün bu ihanetlerine, bütün bu gafletlerine rağmen doymadılar, doymadılar, doymadılar. Semizlendiler, göbekleri enine doğru büyüdükçe büyüdü, top toparlak bir hale dönüştüler. Yine de ne gözleri, ne karınları doydu. Asla yakamızdan düşmediler.
Ve asla da düşmeyecekler.
Şairin dediği gibi geberinceye kadar, çatlayıncaya kadar yiyecekler.
Ne diyelim zehir, zıkkım olsun

***///****

Mehmet Şükrü Baş 14.07.2007 Elazığ Nurhak gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder