MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
mehmetsukrubas.blogspot.com
SUDE’NİN GÖZYAŞLARI
Lise son sınıf öğrencisiydi Serap daha 17 yaşındaydı. Dershaneye gidiyordu, amacı doktor olmak, insanların yarasını sarmak dertlerine çare bulmaktı. Takvim yaprakları 08 Kasım 2009 tarihini gösterdiğinde belediye otobüsü ile evine gidiyordu. Beyni yıkanmış, ruhu satılmış bir kaç manyağın belediye otobüsüne attığı molotofla körpe bedeninin yüzde 40’ı yanmış kaldırıldığı hastanede beyninde ödem oluştuğundan yaşama veda etmişti.
Zavallı Serap!...
***
Pınar Akdağ 23 yaşındaydı. Çok sevdiği öğretmenlik mesleğine atanmış henüz görevine başlamamıştı. Önünde kocaman bir hayat vardı. Öğretmen olacak, nesilleri yetiştirecek ülkeyi aydınlıklara taşıyacaktı. Kanlıgeçit Jandarma Karakolunda görevli Teğmen Cumhur Akdağ’ın eşi idi. Lojmanın balkonunda oturuyordu. Lojman birden bire korkunç bir yaylım ateşine maruz kaldı. Tek suçu balkonda oturmaktı Pınar’ın. Ne olduğunu anlayamamıştı, içeri girmek istedi ve tam o sırada başından vuruldu. Hastaneye kaldırıldı ama kurtarılamadı…
Zavallı Pınar!..
***
Buse Sarıyağ’da 17 yaşında idi. Oda Serap gibi lise son sınıftaydı. Onunda amacı subay olmak aziz vatanını, şanlı bayrağını korumaktı. “Ayağının tozu olabilme şerefi yeter bana” diyecek kadar bağlıydı atasına. 22 Haziran 2010 tarihinde Halkalı’da askeri personeli taşıyan servis otobüsüne bindi. Dershaneye gidiyordu “Kimsesizler Mezarlığı” adı verilen bir semte gelindiğinde uzaktan kumanda ile servis otobüsünde bir patlama oldu dört askerimizle birlikte Buse’mizde şehit oldu.
Zavallı Buse!...
***
Buse’nin al bayrağa sarılı körpe naaşı memleketi Elmadağ’a götürüldü. Üzerine duvak örtüldü. Tam o sırada bırakınız en katı yüreği en katı taşları bile eritecek bir feryat duyuldu. Bu feryat Busenin küçük kız kardeşi Sude’ye aitti. Sude’nin hıçkırıklar arasında “Buse nerede?... ablamı istiyorum” feryadı arşı alaya yükseldi, dalga dalga yayıldı yedi bölgeye!....
Bu hazin tabloya yürek mi dayanıyordu?... Buse’nin tabutuna örtünen bayrak ağlıyordu, duvak ağlıyordu, vatan ağlıyordu, vatandaş ağlıyordu. Sadece hayvanlarla, hainler ağlamıyordu.
***
Bu nasıl bir ihanet Allah’ım bu nasıl bir gaflet?..
Daha hayatlarının baharında, gönüllerinde bin bir umut, yüreklerinde sevgi ve sevda dolu Serap Eser’i, Pınar’ı ve Buse’yi acımasızca katleden Sude’yi hıçkırıklara boğanlar kimlerdi?
Bu körpe canları alanlar asla ve asla Türk olamazlar. Çünkü dünyada hiçbir Türk’ün kanı bu kadar kirli ve bu kadar bozuk olamaz.
Bunlar Müslüman’da olamazlar Çünkü hiçbir Müslüman bu kadar sebepsiz, bu kadar kolay ve bu kadar alçakça can alamaz.
Bunlar bırakınız insanı hayvan bile olamazlar. Çünkü Hiçbir hayvan bu kadar canavarlaşamaz.
Gidiniz balta girmemiş ormanlarda en vahşi canavarları, kan emen vampirleri, domuzları, çakalları, çıngıraklı yılanları tutunuz getiriniz Serap’ın, Pınar’ın, Busenin üzerine atınız kıyarlarsa namerdim.
Bunlara kıyılır mı?
Bunlara kıyanlara ad bulamıyorum.
Bunlar bırakınız insan olmayı, hayvan bile olamazlar. Çünkü hiçbir hayvan bu kadar canavarlaşamaz. Tarih boyunca hiçbir düşman, hiç bir millet ne Yunan’ı, ne Rum’u, ne Moskof’u bu kadar kahpece eylem yapmaz ve de yapamaz. Çünkü bu gibi eylemleri yapanlar ve yaptıranlar mertlikten, onurdan, şereften yoksun şerefsizlerdir, hainlerdir, sefillerdir.
İnsanlık kim, bunlar kim?
***
*28 Haziran 2010 Malatya Hakimiyet,
*29 Haziran 2010 Elazığ Nurhak gazetelerinde yayımlanmıştır.