30 Mayıs 2010 Pazar

ATATÜRK'ÜN İKİ KADEH RAKISI





MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ














ATATÜRK VE İKİ KADEH RAKISI

Atatürk’ü anlamaya beyin gücü yetmeyen, onun engin dünya görüşü, büyük askeri dehası, yeri dolmayan bir diplomat, cesaret ve kahramanlıklarını algılayacak yetenekte olmayan gafillerin Atatürk hakkında ileri sürdükleri ve vazgeçmedikleri bir karalama kampanyası vardır.
Atatürk’ün iki duble rakısı.

***
Atatürk’ün doğumundan ölümüne kadarki ömür güzergâhının her dönemine dönüp baktığımızda yaptığı her işin, her fiilin her karesinde milliyetçilik, vatanperverlik, ileri görüşlük ve kahramanlık görüyor, kusursuz bir devlet adamlığı vasfına sahip olduğunu anlıyoruz.
Koca bir dünyanın koca koca liderlerinin Atatürk’e olan saygılarını ona duydukları sonsuz güven ve hayranlıklarını gördükçe, Çanakkale’de Dumlupınar’da Sakarya’da İzmir’de hiçbir faniye nasip olmayacak kahramanlıklarını daha iyi anlıyoruz.
O büyük kahramanın arkasında yürüyen 253 bin cennet ehli Çanakkale şehidinin varlığı ile Çanakkale’nin geçilmeme sebebini daha iyi anlıyor, bu büyük zaferi bu ulusun böyle bir kahramana sahip olmasına bağlıyoruz.

***
Biz bunları görürken varlığını, istiklâlini, din ve inanç hürriyetini ulu öndere borçlu olduğunu unutanlar onun beynindeki erişilmez zekâyı görme yerine elindeki iki kadeh rakısını görüyorlar. O büyük komutana saygısızca dil uzatıyor, İzmir’de denize döktüğü Yunan’ın Çanakkale’de denize gömdüğü İngiliz’in, Fransız’ın söylemek isteyip de söyleyemediklerini ne yazık ki onlar söylüyorlar.
Atatürk rakı içiyordu,
Atatürk bir sarhoştu!
***
Bir an Atatürk’ün sürekli alkollü olduğunu düşünelim.
Neden alkollü bir insan bir ömür boyu savaşta ve barışta hiç bir hata yapmadı?
Neden ömründe bir tek vatandaşını kandırmadı. Pişmanlık duyacak hiçbir oluşumun içerisinde bulunmadı.?
Neden kendisine, ailesine, yakınlarına bu ülkenin bir karış toprağını bir çakıl taşını ikram etmedi.?
Tüyü bitmemiş yetimin, beytül malın hamisi oldu. Harama el uzatmadı.
Kişiliğinden, devlet ve siyaset adamlığından, kahramanlığından bir nebze olsun taviz vermedi?
Neden bir ömür ülkesinin istiklâl ve hürriyetini ölümüne savundu?
Neden bir dünya onun yaptıklarından örnekler aldı?
Neden 20.asra damgasını vurdu?.
Biraz da bu sorulara cevap bulalım.

***
Çünkü o bir ömür boyu ülkesi için, ülkesinin bekası için, Türk milletinin geleceği için çalıştı.
Çünkü o Türk insanını kula kulluk etmekten kurtardı.
Çünkü o hasta bir toplumu sağlıklı ve sıhhatli bir toplum olarak dünyaya kabul ettirdi.
Çünkü o dört bir yanından istila edilmiş bir ülkeyi yüksek zekâsı ve kahramanlığı sayesinde kurtardı.
Çünkü o bu ülkenin mukaddesatına namahrem elini deydirmedi.
Adı yaşamı boyunca hiçbir yerde hiçbir zeminde yolsuzlukla anılmadı?
Çünkü o dünyada bir benzeri olmayan büyük bir devlet ve siyaset adamıydı.
O büyük bir Türk’tü.
O bir Atatürk’tü!
İki kadeh rakıdan başka hiçbir harama el uzatmadı.
Ah keşke bizimde boğazımızdan rakıdan başka haram geçmemiş olsaydı.
Ah keşke bizimde sözlerimiz de onun kadar yalansız, ibadetlerimiz onunkisi kadar riyasız olsaydı!
Ah keşke bütün dünyanın tanıdığı o büyük insanı, ona dil uzatan bizim örümcek kafalılarımız da tanıyabilseydi.
Ne olurdu!..
Hakikat her yerde ve her zeminde budur ki!
O büyük önderi tanımaya hakikaten kafa ister, beyin ister, ruh ister…
***
Mehmet Şükrü Baş 15 Şubat 2008 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder