ATATÜRK'Ü TANIMAK
Bugün çok onurlu bir görevi yerine getirmek istiyorum.
Bugün karınca kararınca Atatürk'le ilgili duygu ve düşüncelerimi, ona karşı hududu olmayan hayranlığımı dile getirmek istiyorum.
Ama cilt cilt kitaplara, ansiklopedilere, tarihe sığmayan Atatürk'ü bu sütunuma sığdırmak gibi bir gaflete de düşmeyeceğim.
Atatürk'le ilgili tarih kitaplarının haricinde pek çok Türkçeleştirilmiş yerli ve yabancı eserler, ansiklopediler okudum. Atatürk ile ilgili müzeleri gezdim. Atatürk'ün yatını, köşkünü gördüm. Gördükçe hayran oldum. Okudukça gururlandım. En son Samsun'a gittiğimde ulu önderi Samsun'a getiren Bandırma vapurunu gezdiğimizde vapurla ilgili anlatılanlara inanamadım. Bu hayretimi görüp de sebebini soranlara "Atatürk bu küçücük vapura nasıl sığmış." cevabını verdim.
Çünkü Atatürk gözümde ve gönlümde o kadar büyük ki, büyüklüğünün sınırlarını çizebilme yeteneğine sahip olmadığımı biliyorum. Zira rahmetli gazi dedem bize çok küçük yaşlarda Atatürk'ü öylesine gururla, öylesine saygıyla anlatırdı ki, onu küçücük yüreğimize sığdıramıyor, Ulu Önder'e hep bize anlatılan çerçeveden bakıyordum. Onu daha okul öncesinde anlatıldığı gibi tanıdım. Büyüklüğünün sınırlarını anlamakta zorlandım.
***
Şimdi bazıları bana diyecektir ki "Büyük Allah'tır. Nasıl böyle düşünebiliyorsun?" Elbette ki büyük Allah'tır. Allah'ın büyüklüğünden, azametinden, yüceliğinden, ululuğundan hâşâ şüphemiz mi var ki? Bu soruyu bana soruyorsunuz? Bu sorunun soruluş şekli işi başka mecralara götürmektir. Bunu da idrak edecek durumdayım.
Günümüzde hep var olan ve sıkça da bahsedilen Atatürkçülük ve karşıtlığı gibi kavramları incelediğimizde Atatürk karşıtı olanların Atatürk'ü bilmeyen, tanımayan, bu çerçevede onun ilke ve inkılâplarından haberdar olmayan yüzleri görüyorum. Atatürk'ü tanımayanların Çanakkale ruhunu bilmeyenler olduğuna inanıyorum. Ve yine Atatürk'ü anlamayanların Kurtuluş Savaşındaki başarılardan haberdar olmadıklarını düşünüyorum.
Koca bir imparatorluk hangi nedenlerle yıkıldı ve genç Türkiye Cumhuriyeti nasıl doğdu, nasıl gelişti ve nasıl bu günlere geldi? Bütün bunları bilmemiz gerektiğine de inanıyorum.
Sık sık temcit pilavı gibi ısıtılarak önümüze getirilen laikliğin dinsizlik olduğunu söyleyenlere ise Ulu Önderin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünün anlamını bilmelerini isterim. Bu sözdeki anlam "Bu hüküm, milleti Allah'ın gölgesi olarak nitelenen Padişahın kulu olmaktan çıkarıp, devletin sahibi ve yurttaşıdır," konumuna getirilmesi hükmüdür. Yani Türk Milletinin kula kulluktan çıkarılmasıdır.
Laikliğin tanımı ise; "Kişi, toplum ve devlet yaşamına egemen olan kuralların tümünün akla ve bilimsel gerçeklere dayalı olarak bireylerin hiçbir baskı altında olmadan, dinsel inanç ve ibadetlerinin gereğinin yerine getirilmesidir."
Atatürk'ün, Türk milletine verdiği önemi ise sizlere bir iki örnekle ifade etmeyi de bir görev bildim. Avrupalı bir Devlet Başkanı (kral) Ankara'ya geliyor. Kralın onuruna bir resepsiyon veriliyor. Herkes yerini almış. Kral, Atatürk'e hoş görünmek için "Paşam, pek çok Avrupa Devletleri bizim de size karşı harbe girmemizi istedilerse de sizlere olan sempatimizden dolayı hep reddettim." der. Atatürk hiç düşünmeden "Sizin adınıza büyük geçmişler olsun haşmetmah"der. Bu cevaptaki azamete dikkatinizi çekmek isterim. İşte devlet adamlığındaki asalet ve ciddiyet bu cevabın içindedir.
Bir başka resepsiyonda ise hizmet eden garsonlardan birisi tökezlenip elindeki bardağı yere düşürür. Atatürk hemen karşısındaki misafir devlet başkanına hitaben a." der.
İşte Atatürk'ü büyük kılan, lider kılan bu düşünceleridir. Türk Milletine olan aşırı sevgisidir. İşte bu yüzdendir ki Atatürk'ün Bandırma vapurundaki kamarasına nasıl sığdığını anlamamak da benim haklı düşüncelerimdir.
Ben, Atatürk'ü tanımanın bir meziyet, bir kemali yet ve bir şeref olduğunu düşünenlerdenim ve istiklali de, refahı da, geleceği de bu çerçevede görmekle beraber istenilen hedefe böylelikle varabileceğimize inananlardanım.
Türkiye Cumhuriyetinin nasıl Cumhuriyet olduğunu, atalarımızın bu yurdu ne şartlarda kurtarıp bize emanet ettiklerini, ihanet ve kahramanlığı öğrenmek için sevgili okuyucularıma "Şu Çılgın Türkler" kitabını mutlaka okumalarını öneriyorum. Kalın sağlıcakla…
***///***
07 Mart 2006 tarihli ELAZIĞ NURHAK gazetesinde yayınlanm
Ama cilt cilt kitaplara, ansiklopedilere, tarihe sığmayan Atatürk'ü bu sütunuma sığdırmak gibi bir gaflete de düşmeyeceğim.
Atatürk'le ilgili tarih kitaplarının haricinde pek çok Türkçeleştirilmiş yerli ve yabancı eserler, ansiklopediler okudum. Atatürk ile ilgili müzeleri gezdim. Atatürk'ün yatını, köşkünü gördüm. Gördükçe hayran oldum. Okudukça gururlandım. En son Samsun'a gittiğimde ulu önderi Samsun'a getiren Bandırma vapurunu gezdiğimizde vapurla ilgili anlatılanlara inanamadım. Bu hayretimi görüp de sebebini soranlara "Atatürk bu küçücük vapura nasıl sığmış." cevabını verdim.
Çünkü Atatürk gözümde ve gönlümde o kadar büyük ki, büyüklüğünün sınırlarını çizebilme yeteneğine sahip olmadığımı biliyorum. Zira rahmetli gazi dedem bize çok küçük yaşlarda Atatürk'ü öylesine gururla, öylesine saygıyla anlatırdı ki, onu küçücük yüreğimize sığdıramıyor, Ulu Önder'e hep bize anlatılan çerçeveden bakıyordum. Onu daha okul öncesinde anlatıldığı gibi tanıdım. Büyüklüğünün sınırlarını anlamakta zorlandım.
***
Şimdi bazıları bana diyecektir ki "Büyük Allah'tır. Nasıl böyle düşünebiliyorsun?" Elbette ki büyük Allah'tır. Allah'ın büyüklüğünden, azametinden, yüceliğinden, ululuğundan hâşâ şüphemiz mi var ki? Bu soruyu bana soruyorsunuz? Bu sorunun soruluş şekli işi başka mecralara götürmektir. Bunu da idrak edecek durumdayım.
Günümüzde hep var olan ve sıkça da bahsedilen Atatürkçülük ve karşıtlığı gibi kavramları incelediğimizde Atatürk karşıtı olanların Atatürk'ü bilmeyen, tanımayan, bu çerçevede onun ilke ve inkılâplarından haberdar olmayan yüzleri görüyorum. Atatürk'ü tanımayanların Çanakkale ruhunu bilmeyenler olduğuna inanıyorum. Ve yine Atatürk'ü anlamayanların Kurtuluş Savaşındaki başarılardan haberdar olmadıklarını düşünüyorum.
Koca bir imparatorluk hangi nedenlerle yıkıldı ve genç Türkiye Cumhuriyeti nasıl doğdu, nasıl gelişti ve nasıl bu günlere geldi? Bütün bunları bilmemiz gerektiğine de inanıyorum.
Sık sık temcit pilavı gibi ısıtılarak önümüze getirilen laikliğin dinsizlik olduğunu söyleyenlere ise Ulu Önderin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." sözünün anlamını bilmelerini isterim. Bu sözdeki anlam "Bu hüküm, milleti Allah'ın gölgesi olarak nitelenen Padişahın kulu olmaktan çıkarıp, devletin sahibi ve yurttaşıdır," konumuna getirilmesi hükmüdür. Yani Türk Milletinin kula kulluktan çıkarılmasıdır.
Laikliğin tanımı ise; "Kişi, toplum ve devlet yaşamına egemen olan kuralların tümünün akla ve bilimsel gerçeklere dayalı olarak bireylerin hiçbir baskı altında olmadan, dinsel inanç ve ibadetlerinin gereğinin yerine getirilmesidir."
Atatürk'ün, Türk milletine verdiği önemi ise sizlere bir iki örnekle ifade etmeyi de bir görev bildim. Avrupalı bir Devlet Başkanı (kral) Ankara'ya geliyor. Kralın onuruna bir resepsiyon veriliyor. Herkes yerini almış. Kral, Atatürk'e hoş görünmek için "Paşam, pek çok Avrupa Devletleri bizim de size karşı harbe girmemizi istedilerse de sizlere olan sempatimizden dolayı hep reddettim." der. Atatürk hiç düşünmeden "Sizin adınıza büyük geçmişler olsun haşmetmah"der. Bu cevaptaki azamete dikkatinizi çekmek isterim. İşte devlet adamlığındaki asalet ve ciddiyet bu cevabın içindedir.
Bir başka resepsiyonda ise hizmet eden garsonlardan birisi tökezlenip elindeki bardağı yere düşürür. Atatürk hemen karşısındaki misafir devlet başkanına hitaben a." der.
İşte Atatürk'ü büyük kılan, lider kılan bu düşünceleridir. Türk Milletine olan aşırı sevgisidir. İşte bu yüzdendir ki Atatürk'ün Bandırma vapurundaki kamarasına nasıl sığdığını anlamamak da benim haklı düşüncelerimdir.
Ben, Atatürk'ü tanımanın bir meziyet, bir kemali yet ve bir şeref olduğunu düşünenlerdenim ve istiklali de, refahı da, geleceği de bu çerçevede görmekle beraber istenilen hedefe böylelikle varabileceğimize inananlardanım.
Türkiye Cumhuriyetinin nasıl Cumhuriyet olduğunu, atalarımızın bu yurdu ne şartlarda kurtarıp bize emanet ettiklerini, ihanet ve kahramanlığı öğrenmek için sevgili okuyucularıma "Şu Çılgın Türkler" kitabını mutlaka okumalarını öneriyorum. Kalın sağlıcakla…
***///***
07 Mart 2006 tarihli ELAZIĞ NURHAK gazetesinde yayınlanm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder