2 Ağustos 2010 Pazartesi

SİVRİCE’DE HAZAR’DAYIZ







SİVRİCE'DE HAZAR'DAYIZ


MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ






Bedrettin Keleştimur,Mehmet Şükrü Baş ve Şener Bulut















Hadi Önal ben ve PaşaDemirbağ Sivrice'de
















Sivrice Öğretmen evinden göle bakış















SivriceÖğretmen evinden Göle bakış














Şairler ve yazarlar kaymakamlık önünde
















M.Şükrü Baş, Mahir Gürbüz,Bedrettin Keleştimur,
R.Mithat Yılmaz ve Ali Öner
















Emekli Albay Lokman Tasalı ile






mehmet_sukru_bas@mynet.com


SİVRİCE’DE HAZAR’DAYIZ

14 Kasım 1937 Ankara’dan gelen ve Diyarbakır’a giden bir tren.
İçerisinde dünyanın hayranlık duyduğu büyük bir lider var. Bu lider Genç Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk. Mahiyetinde Celal Bayar, Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen ve Kılıç Ali var. Bu ağır misafirleri taşıyan beyaz tren Sivrice İstasyonunu geçtikten sonra Atatürk’ün emri ile durduruluyor.
Atatürk trenin penceresinden o zaman ki ismi ile Gölcük’ü görünce “Aman Allah’ım bu ne güzel bir manzara” diyerek hayranlığını dile getiriyor. Mahiyeti ile birlikte trenden inip bu doyumsuz güzelliği seyrediyor. Ve ”Dünyanın en güzel ülkesi Türkiye’dir. Burası da doğunun Yalova’sıdır.” Diyerek Gölcük ismini “HAZAR GÖLÜ” olarak değiştirip Sivrice’nin geliştirilmesi için ilgililere emir veriyor.
***
Aradan yıllar geçiyor.
Manas Yayın evi Genel Koordinatörü Şener Bulut bir kısım yazar, şair ve sanatçı dostlarımızla birlikte yaptığımız gezilerin devamını ilimize en yakın ilçemiz olan Sivrice’ye yapmak istiyor. Sivrice Kaymakamı Suat Yıldız’dan gerekli randevuyu aldıktan sonra 26 Temmuz 2010 tarihinde yola çıkıyoruz.
Günışığı Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Kanal 23 program yapımcısı Bedrettin Keleştimur, aynı gazete yazarlarından eğitimci şair ve yazar R.Mithat Yılmaz, yine aynı gazeteden Dursun Aksoy.
Nurhak Gazetesinden Hadi Önal ve bendeniz Mehmet Şükrü Baş,
Emekli Albay Lokman Tasalı, Eğitimci yazar ve Şair Yusuf Dursun, Fırat Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Tarık Özcan, Değerli yazar ve şairlerimizden Zekeriyya Bican, Tuncer Sönmez, Mahir Gürbüz.
Harput Musikisinin temel taşlarından Paşa Demirbağ, Ali Öner, Nihat Kazezoğlu, Fethi Açıkgöz, bestekâr Doğan Sever ile birlikte doluştuğumuz arabalarla Sivrice’ye doğru yol alıyoruz.
Sivrice Kaymakamı Sayın Suat Yıldız’ı makamında ziyaret ettikten sonra hep birlikte öğlen yemeği ve televizyon çekimi için Sivrice Öğretmen evine geçiyoruz..

SİVRİCE ÖĞRETMEN EVİ

Mübalasız binlerce defa Sivrice’ye geldiğim, Hazar’ı seyrettiğim günler olmuştur. Ulu Önder Atatürk’ün doğunun Yalova’sı dediği Hazar gölünün muhteşem güzelliğini değil bin kere, milyon kere görseniz yinede doyamazsınız. Bir yandan Hazar Baba’nın azameti bir yandan Hazar Gölü’nün güzelliği insanı büyülemeye yetiyor da artıyor bile.
Hele bu güzelliği yapandan ve yaptırandan Allah razı olsun dediğimiz Sivrice Öğretmen Evinin balkonunda seyrederseniz daha da büyülenirsiniz. Bizde öğle yaptık. Bu mekânda öğlen yemeğini yedikten sonra Kanal 23 Televizyonu program yapımcısı Bedrettin Keleştimur yönetiminde televizyon çekimine başladık.
Bizlere gösterdiği ilgi ve alakadan ötürü minnet ve şükranlarımızı ifade ettiğimiz Sivrice kaymakamı Suat Yıldız kendisine uzatılan mikrofona Sivrice’nin konumunu izah ederken mealen Ulu Önder Atatürk’ün “Sivrice’yi doğunun Yalova’sı yapınız” emirlerinin icra edilmesi halinde Sivrice’nin çok büyük bir turizm potansiyeline ulaşabileceğini söylüyordu. Bu ifadeleri tercüme edecek olursak Ulu Önder Atatürk’ün bu yer hakkında söylediklerinin hâlâ yerine getirilmediğini acıda olsa görmemiz mümkün oluyordu.
İkinci konuşmacı Eğitimci-Şair ve Yazar R.Mithat Yılmaz’da Sivrice Hazar Gölü ile özleşen Uluslar Arası Hazar Şiir Akşamlarının burada doğduğunu, bu etkinliğin Sivrice ile yöresini dünyaya en iyi şekilde tanıttığını ifade ederek Sivrice ve Hazar Gölü hakkında yazılan şiirlerden dörtlükler sundu.
***
Bu konuşmalar yapılırken kulağımız panelistlerde gözümüz Hazar’ın maviliğindeydi. Hazar Dağı’nın azameti, Hazar Gölünün güzelliği Harput’un dünyada eşi benzeri bulunmayan bir açık hava müzesi konumunda bulunması ve Keban’da Keban Barajı gibi bir teknoloji harikasının varlığı Elazığ’ın zenginlikleri idi. Bu zenginliklerin turizm açısından önemli katmanlar olmasına rağmen ne yazık ki görülenler hiç de iç açıcı değildi.
***
Görülen odur ki! O tarihte Yalova ilçemiydi değil miydi bilmiyorum ama bu gün Yalova’nın kocaman bir vilayet olması Sivrice’nin ise gelişimi ve değişimi bakımından ilçe olmayı bile hak etmediği bir konumda bulunmasıdır.
Bizler Ulu Önder Atatürk’ün “Burası Doğunun Yalova’sı olacaktır” sözüne rağmen Hazar’ı ihmal ettik. Aradan geçen yetmiş yılı aşkın süre zarfında bu cennet yöreyi ne acıdır ki! Hala 4200 nüfuslu bir belde olmaktan öteye götüremedik.
Dikkatimizi küçücük de olsa önemli bir şey çekti. Öğretmen evinde içtiğimiz küçük boy su petleri üzerindeki etiketi aynı anda ikimiz birden fark etmiş olacağız ki kendiside Sivriceli olan kardeşim Hadi Önal’la biri birimize baktık. Pet şişenin üzerinde “Sapanca” adresi yer alıyordu. Sapanca nere, Sivrice Nere? Dedik.
Oysa Sivrice’de ülkemizde eşine az rastlanılacak ölçüde sağlıklı ve leziz bir içme suyu vardır. Bu su ünlü Karaçalı suyudur. Karaçalı suyu geliştirilemez mi? Pet şişelere doldurulup Türkiye’nin dört bir yanına pazarlanamaz mı? Yüzlerce insanımıza aş ve iş kapısı olamaz mı? Bunun getirisi ile ilçe kalkındırılamaz mı?
Elbette ki küçükte olsa bu gibi sorulara cevap verecek konumda değiliz. Lakin Sivrice’ye yazık oluyor. Sivrice bakımsız, Sivrice sahipsiz, Sivrice çok talihsiz bir ilçe.
Burada dağ var, deniz var, yol var, su var. Yani un var, şeker var, yağ var ne yazık ki! Helva yapacak usta yok. İnşallah günün birinde bu ustayı da buluruz.
Bekleyelim görelim. Her şeyde bir hayır vardır. Sonu hayır olur inşallah.

***///***
Mehmet Şükrü Baş 03 Ağustos 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder