PAŞA DEMİRBAĞ
Sene 1946.
Ulu Önder Atatürk’ün ülkemizi müreffeh medeniyetler seviyesine çıkarması için başlattığı demiryolları ağı yurdun dört bir yanına ulaşıyor. İstasyonlar kuruluyor, halkımızın rahatı, mutluluğu ve seyahat özgürlüğünün temini için demiryolları ağı en ücra köşelere kadar ilerliyordu. 1934 yılında Elazığ’a gelen ilk yolcu treni 1946 yılında da Palu’ya geliyor. O tarihlerde türkülerimize konu olan “Uzayıp da Giden Demir Yolları” buradan Tatvan’a kadar uzanacaktır.
Palu ve yöresi dâhil yakın il ve ilçelerden, köylerden binlerce insanımız treni görmek, ona dokunmak, ona binmek için katırlarla akın akın Palu’ya geliyor. Çadırlar kuruluyor Murat’ın kıyısına. Orada bulunan bir din adamı ahaliye “Nedir bu haliniz? Bir gavur icadını görmek için bu gayretiniz ne? Başımıza taşlar yağacak, dinden imandan çıkacaksınız, nikâhınız boş olacak!” gibi sözlerle halkın oradan uzaklaşmasını telkin ediyor.
Aradan birkaç ay geçiyor. Soğuk bir kış günü trene gavur icadı diyen zat da trenin sıcak kompartımanlarının birisinde teknolojinin getirdiği nimetle keyifli bir yolculuk yapıyor. Bu sırada aynı kopartmana Palulu iki-üç genç daha giriyor. Diğer gençler din adamının ellerine sarılırken içlerinden birisi “ Hani bu tren gavur icadıydı, hani bu trene binenin nikahı yoktu, dinden imandan çıkacaktı? O zaman sen burada ne arıyorsun?” diyor. İşte henüz 14–15 yaşlarında olan o günlerin aydın insanı, ileri görüşlü genç bizim Paşamız Paşa Demirbağ’dan başkası değildir.
***
Paşa Demirbağ, 1932 Palu doğumludur. Allah vergisi güzel bir sese sahiptir. Enver Demirbağ’ın abisidir. Çocukluk yıllarında o zamanın getirdiği imkânlarla devrin erişilmez ses sanatçıları Celal Güzelses, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla ve Hafız Burhan gibi ünlüleri dinleyerek büyür. Gerek müziğe olan kabiliyeti, gerek sesinin güzelliği, gerek toplum içerisindeki ahlaki temayülleri onu bir anda sevilen, sayılan ve aranılan bir isim haline getirir. On sekiz yaşından sonra Elazığ’a gelir ve bu yaşına kadar musikimize hizmet eder, binlerce öğrenci yetiştirir. Şehrimizin yetiştirdiği ünlü ses sanatçıları Muzaffer Ertürk, Hasan Öztürk, Zülfü Demirtaş, Ali Öner, Fethi Açıkgöz onun yetiştirdiği sanatçılarımızdan bazılarıdır.
Oğlu doktor, kızı da ev hanımı olan iki çocuk babası sanatçımız şu anda kucağındaki torunları ile emekliliğinin tadını çıkarmaktadır. Paşa Demirbağ sanat hayatı boyunca yüzden fazla kaset doldurur. CD’nin çıkışıyla yüz kasette okuduğu yaklaşık 760 parçadan ibaret olan bütün eserlerini üç CD’de toplar. O hiçbir zaman “Unumu eledim, eleğimi astım.” demez. Bu şehrin musikisine, kültürüne hizmet eder. Şehrin saz ve söz ustalarıyla, şair ve yazarlarıyla yol arkadaşlığı eder, kutup olur, onlara yol gösterir.
Paşa Demirbağ Elazığ Musiki Cemiyetinde ve EFTUD’da altı yılı aşkın bir süre hocalık yapar. Hocalığı buralarla sınırlı kalmaz, ilköğretim ve liselere kadar uzanır. Bu yerlerde de binlerce öğrenci yetiştirir. On dört okulda derse giren gönlümüzün paşası iki yüzden fazla radyo ve televizyon programlarında yer alır.
***
Zaman ilerledikçe Paşam’la dostluğa dönüşen tanışıklığımız sanırım kırk yıl ötesine dayanır. Bu kırk yıl içerisinde biz dahi ondan çok şeyler öğrendik. Zaten onun olduğu yerde öğrenmek vardır. Paşa Demirbağ bir öğretendir. Ondan musikiyi, ondan bir yörenin kültürünü, ondan şiiri, edebiyatı öğrenmek yanında ondan terbiyeyi, ondan beyefendiliği, ondan vatan ve yurt sevgisini, ondan Atatürkçülüğü öğrenmek de mümkündür.
Paşa Demirbağ bestekârdır,
Paşa Demirbağ bir ekoldür, bir duayendir.
Paşa Demirbağ yol yordam bilendir.
Paşa Demirbağ bu vasıfları ile kimilerinin Paşa dayısı, kimilerinin Paşa abisi olsa da bizim paşamızdır. Her zaman da gönlümüzdeki paşa olarak kalacaktır.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 11 Ağustos 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder