16 Ağustos 2010 Pazartesi

ATATÜRK SAĞ OLSAYDI


















MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
GAZETECİ-YAZAR
NURHAK GAZETESİ YAZARI




Kır atın üzerinde
Gözleri çakmak çakmak
Arkasında bir ordu
Ellerinde al bayrak.




















Komut verdi; Ordular!...
Hedefiniz Akdeniz...
Titredi arşı ala,
Şahlandı Karadeniz.







MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

ATATÜRK SAĞ OLSAYDI

10 Ağustos tarihinde ulusal bir gazetemizde AKP’li bir vekilin “Atatürk yaşasaydı, Ak Parti Genel Başkanlığı’na kendini layık görürdü” ifadesi yer alıyordu.

Sayın vekil sözlerinin devamında; “Atatürk şu anda hayatta olsa var ya, ‘Ben 73 milyonu muasır medeniyete ulaştırmak isteyen partinin genel başkanı olmak isterim’ derdi ve başarımızdan dolayı hem tebrik eder, hem de görev almak istese Ak Parti’nin genel başkanlığına belki kendini layık görürdü” iddiasında bulunuyordu.

İçi boş ve mesnetsiz bir iddia

***

Düşünüyorum!

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hayatta ülkemizde de AKP iktidarda, O koca çınar çiftliğinde dinleniyor. Bir gün “Hele bir gideyim bakayım kurtardığım ülkemin baş şehrinde neler oluyor? Kurduğum cumhuriyet emin eller demi? İlke ve inkılâplarıma sahip çıkılıyor mu? Sorularına cevap aramak için biniyor atına geliyor Ankara’ya. Onu başkent yaptığı Ankara’da görüyoruz.

Bakınız neler oluyor ondan sonra;

ATATÜRK ANKARA’DA

Atatürk Dumlupınar’da bindiği kır atının üzerindeydi. Yine Dikmen sırtlarından Ankara’ya o müthiş azametiyle girmek üzeriydi. Birden önünde bir kalabalık oluştu. Ata’nın yolunu kesen bu kalabalık atanın durmasını işaret etti. Atatürk milletine verdiği öneme binaen atını durdurdu ve kalabalığa hitaben “Siz kimlersiniz?” dedi.

Kalabalığın ön tarafından l6–17 yaşlarında bir genç ileri çıktı Atayı saygıyla selamladı. “Biz sizin Çanakkale’de ‘Ben sizlere ölmeyi emrediyorum.’ dediğiniz gençleriz Paşam.” cevabını verdi.

Atatürk’ün gözleri doldu. Hakikaten bu gençlere o emri kendisi vermiş; tereddütsüz bu emre itaat eden gençlerde vatan için, bayrak için, namus için, hürriyet için ölüme atlayan kınalı kuzulardı ve bugün Ankara’yı bir dünya başkenti yapan o isimsiz kahramanlardı, gencecik yaşında şahadet şerbetini içen 253 bin onurlu, şerefli ve mübarek şehitlerdi.

Atatürk onlara hitaben “ Benden ne istiyorsunuz?” dedi. Aynı genç “Ankara’ya girmeyiniz atam.” dedi. “Bu Ankara sizin bıraktığınız Ankara değil. Bu Ankara’da bir takım insanlar size ve eserlerinize saygısızlık yapıyorlar. Uğruna can verdiğimiz mukaddesatımızdan tavizler veriyorlar, huzurunuzda ayakta durmayı boş işler kabul ediyorlar, ilke ve inkılâplarınıza sahip çıkmıyorlar.” Tam burada gencin dudakları titredi, ağlamak üzereydi. Sözlerine devam etti: “Sizin resimlerinizin dahi üzerlerinin örtülmesini, heykellerinizin kaldırılmasını istiyorlar.” dedi ve titreyen sesiyle devam etti konuşmasına:

* "10 Kasım'da yaygara kopartıldı." diyorlar.

* "Ben meclisin dua ile açılmasından yanayım.” diyorlar.

* "Elhamdülillah şeriatçıyız." diyorlar

* "Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok." diyorlar.

* "İmamlar da nikâh kıysın." diyorlar.

* "Cumhurbaşkanının imam hatipli olacağı günler yakındır." diyorlar.

* "Laik değilim, laikliği korumakla yükümlüyüm." diyorlar.

* ”Mahkemenin türbanla ilgili söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır." diyorlar.

* "Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Yahu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek! " diyorlar.

* “İşin en acı tarafı bizim kanlarımızla, canlarımızla kazandığımız vatan topraklarını bize tetik çekenlere satıyorlar.”

***

Atatürk bu söylenenleri büyük bir hüzünle dinledi. Altındaki kır at da bu söylenenleri anlamış gibi huysuzlanıyor, Dumlupınar’a doğru şaha kalkmak istiyordu. Bu Atatürk ki bu kınalı kuzularıyla yedi düvele karşı koymuş, hasta adam konumundaki bir ülkeyi, yabancılar tarafından paylaşılmakta olan bir ülkeyi bir Çanakkale ruhuyla kurtarmış; Türk’ün azametini, Çanakkale’nin geçilmezliğini bir dünyaya ispat etmişti.

***

Gençlere hitaben” Sizler kaç kişisiniz?” diye bir sual sordu.

Öndeki genç “253 bin Çanakkale şehidiyiz. Daha arkamızda Sakarya şehitleri, Dumlupınar şehitleri, Sarıkamış şehitleri geliyor.” dedi.

***

Atatürk atından indi, şehidinin gözlerinden öptü. Gözlerinden birkaç damla yaş yanaklarında süzülürken “Merak etme çocuk” dedi. “Merak etme”, şehitlerimin bana sahip olduğu bu ülkede her türlü olumsuzluklara rağmen elbette ki 72 milyon Türk evladı da bana sahip çıkacak ve benim yolumdan yürüyeceklerdir. Hiçbir güç ve hiç bir kuvvet buna engel olamayacaktır.” dedi.

***

Atatürk tekrar kır atına bindi. Şehitler ordusunun içinde adım atmak mümkün değildi. O mahşeri kalabalık arasında atını mahmuzladı ve o şehitler ordusuyla birlikte bir toz bulutu arasında gözden kayboldular.

Hiç birisinin AKP’ye gitmediği kesindi.

Onlar şehitler yurdu Çanakkale’ye gidiyorlardı.

***///***

Bu Yazı:

17 Ağustos 2010 ELAZIĞ Nurhak

18 Ağustos 2010 MALATYA Hâkimiyet gazetelerinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder