10 Temmuz 2010 Cumartesi

SEMA DOĞMAZ RESİM SERGİSİ








SEMA DOĞMAZ

RESİM SERGİSİ



MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ




Torunum Metehan eski vilayet önünde

















Sema hanım kızı ve torunum Metehan
















Torunum Metehan resim sergisinde



mehmet_sukru_bas@mynet.com

mehmetsukrubas.blogspot.com

SEMA DOĞMAZ RESİM SERGİSİ

Geçtiğimiz hafta Perşembe günü ilköğretim üçüncü sınıf öğrencisi torunum Metehan’la şehirde gezinirken Eski Hükümet Konağı kapısında bir bez afiş gözüme ilişti. Üzerinde “Sema Doğan Yağlıboya Resim Sergisi” yazıyordu. Torunuma resim sergisini ve bu gibi etkinlikleri tanıtmak için oraya yöneldim. İkinci kata çıktığımızda gencecik bir hanımefendi ve tatlı mı tatlı bir genç kızımızla karşılaştım. Salonda bizden başka birkaç kişi daha vardı. Bu serginin kimin tarafından sergilendiğini sordum o gencecik hanım efendiye “Benim sergim” cevabını verdi.

Şaşırmıştım.

— Siz öğretmen misiniz? Dedim, “Hayır ev hanımıyım” dedi.”

Güzel Sanatlar Akademisi mezunu musunuz? Dedim.

“Hayır, lise mezunuyum” dedi.

Yanınızdaki güzel kızımız kim? Demeye kalmadı. “Kızım” dedi.

Bir kere değil, tam üç kere şaşırmıştım. Bu yaşta bir hanımın, üstelik de bir ev hanımının böyle bir başarıyı yakalaması, boyunca evlat yetiştirmesi yanında resim gibi ilgi ve alaka gerektiren bir sanatla iç içe olması cidden alkışlanacak bir durumdu. Hele hele bu yeteneğini raflara kaldırmaması, böylesine biri birinden değerli eserlere imza atması ise takdire şayan bir olaydı.

Şaşkınlığım devam ediyordu.

***

Bu salonda Sema Doğmaz Hanım kardeşimin el emeği göz nuru biri birinden güzel ve biri birinden değerli eserlerinden hangisinde karar kılacağımı bilemiyordum. Hakikaten bir şaşkınlık içerisindeydim. Bu şaşkınlığımı torunum Metehan giderdi. Atatürkçü dedenin Atatürkçü torunu olur tezini doğrularcasına bir Atatürk portresinin önünde durdu ve içerisinde bulunduğum şaşkınlıktan beni uyandırırcasına “Dede bu tabloya baksana!” dedi. Hakikaten bu tablo da diğerleri gibi muhteşemdi. Bu tablonun önünde bu günün anısına torunumun bir resmini çektim.

***

Bu salonda yukarıda da deyindiğim gibi Sema Doğmaz Hanımefendinin biri birinden değerli 44 yağlı boya tablosu duvarlarda yerini alırken “İşte resim, işte sanat budur” der gibi sanatseverleri selamlıyorlardı.

Şaşkınlığımdan olacak ressam ve eserleri hakkında gerekli bilgileri almadan ayrılmak üzereydim ki Sema Hanım’ın dünyalar güzeli kızı “Efendim defterimizi imzalar mısınız?...” Dedi ve bana bir defter uzattı. Uzatılan deftere içimden geldiği gibi “Bu güne kadar yüzlerce sergi gezdim ancak hiçbir sergide bu kadar haz almadım” diye yazdım. Hakikaten bu tablolar birer şaheserdiler. Güzel sanatın her güzelliğini bünyesinde barındırıyorlardı. Her tabloda gönüllere hitap eden bir iksir vardı. Her tablo bestelere can veren duygu yüklü şiirler gibiydi.

Böyle bir yeteneği bu güne kadar nasıl tanıyamadım sorusu kafamda yanıt arıyor gibiydi. Acaba ben mi sanattan ve sanatçıdan habersizdim, yoksa Sema Doğmaz’mı kendisini saklıyordu. Böyle olmasa bu isim bu güne kadar neredeydi?.

İnşallah yanılıyorumdur. İnşallah bu sergi Ressam Sema Doğmaz’ın son sergisi değil de ilk sergisi olur. Bundan sonrasında daha geniş katılımlı, daha uzun soluklu, daha renkli sergiler biri birini izler. Bizler de bir Elazığlı olarak yapılanlarla gurur duyar, zevk alır ve coşkuyla alkışlarız.

Ellerine yüreğine sağlık Sema Hanım başarılarının devamını diliyorum.

***///***

Mehmet Şükrü Baş 12 Temmuz 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder