HAYDARPAŞA
MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
HAYDARPAŞA
Ülkemizin yetiştirdiği önemli şairlerimizden birisi olan Bekir Sıtkı Erdoğan o meşhur “Hancı” şiirinin bir kıtasında:
Güç bela bir bilet aldım gişeden,
Yolculuk başladı Haydarpaşa 'dan...
Hancı, ne olur, elindeki şişeden
Bir kaç yudum daha ver yavaş yavaş!.. der…
Haydarpaşa Garı yüz iki yıl önceki o muhteşem tarihi yapısıyla nice filmlere konu, nice şairlere ilham oldu. Anadolu’da yetişen her gencin görmek için can attığı bir yer, gönüllerde bir sevda oldu.
Haydarpaşa Anadolu’nun Avrupa’ya açılan kapısı oldu.
Anadolu çocuğu tren garında indiğinde garın ortasından geçerek dışarı çıktığında ilk defa denizi ve rüyalar şehri İstanbul’u görürdü. Orada bulunan lokomotifin yanında hatıra resmi çektirir elindeki tahta bavulu ile vapura biner Avrupa yakasına geçer, “Avrupa’yı gördüm” derdi. Her yolculuk başında o garda ne mendiller sallanır ne gözyaşları akardı. İstanbul’a giden ve İstanbul’dan gelen her yolculuk Haydarpaşa’da biter Haydarpaşa’dan başlardı.
***
Takvim yaprakları 28 Kasım 2010 tarihini gösterdiğinden bu kez bir yangın başladı Haydarpaşa’dan, ihmal dolu, gaflet dolu, cehalet dolu bir yangın. Haydarpaşa Garı'nın çatısında tadilat çalışmaları yapılırken adına ne denilirse denilsin bize göre büyük bir gaflet sonucu çıkan yangın bir anda yayılıyor binanın çatısı bir alev topunu andırıyordu.
Televizyonlarda seyrettiğimiz, basında takip ettiğimiz kadarıyla olay yerine sevk edilen itfaiye araçlarının merdivenlerinin kısalığı nedeniyle yangına tam olarak müdahale edilemiyor mega kent dediğimiz İstanbul’da yarım saatte söndürülmesi gereken yangın iki buçuk saatte zor da olsa kontrol altına alınıyor ve söndürülüyor. Buda bize gösteriyor ki Allah göstermesin İstanbul’da olası büyük bir yangın veya büyük bir depremde hantal bürokrasi ve sorumsuz bürokratlar yüzünden bir büyük afet veya korkulu bir rüya gibi kapımızın önünde duruyor.
***
Düşününüz!... Bir tek yerde çıkan bir yangınla elimiz ayağımız biri birine karışıyor yarım saatte söndürülmesi gereken yangın itfaiyenin yetersizliği ve beceriksizliği nedeniyle ancak denizden yapılan bir müdahale ile iki buçuk saatte zar zor da olsa söndürülebiliyor. Ne yazık ki hiç kimsenin aklına havadan müdahale edebilme gibi bir düşünce gelmiyor. 102 senelik o tarihi binanın o görkemli yapısı kapkara dumanlar içerisinde kayboluyor.
***
Bu durum sadece Haydarpaşa yangınında değil yaz aylarında sahillerimizde koylarımızda bulunan yemyeşil ormanlarımızda bir kıvılcımla meydana gelen yangınlarımızda da aynı.
Bütün basın ve yayın kuruluşları Haydarpaşa yangınında bürokrasinin hantallığından bahsederken yangının iki buçuk saat gibi uzunca bir zaman diliminde zar zor söndürüldüğünü ileri sürerken Ulaştırma Bakanlığından bir yetkili sanıyorum müsteşar yardımcısı olacak kişi ne diyor biliyor musunuz?...
Diyor ki!...
“Haydarpaşa yangınının bu kadar kısa bir sürede söndürülmesi bir rekordur. Büyük bir başarıdır” diyor.
Bizde başımız her çıkıştıkça mırıldandığımız bir şarkı sözleriyle yazımızı noktalayalım.
***
Kimseye etmem şikâyet
Ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi
Baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş
Korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
***///***
Mehmet Şükrü Baş 01 Aralık 2010 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder