MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
SAYIN CEMİL ÇİÇEK’E AÇIK MEKTUP
VE
BİR ÇOCUĞUN RİCASI
Sayın Başkanım!...
Bugünlerde yeni bir anayasa hazırlığı içerisinde olduğunuz aziz milletimizin olduğu gibi bizlerinde malumudur. Bu cümleden yola çıkarak 31 Mart 2010 tarihinde bu sütunda yazdığım “Baba Bana Anayasa Al” başlıklı yazımı zat’ı alinize takdim ediyorum.
Belki o kız çocuğunun isteği yerine gelir ve benimde çorbada tuzum olur.
En kalbi selam ve saygıyla efendim!....
Mehmet Şükrü Baş
Gazeteci-Yazar
BABA BANA ANAYASA AL
Vatandaş Mehmet 2008 krizi ile işini ve aşını kaybetmişti. 37 yaşında evli ve iki çocuk babasıydı. Yanında bir de Allah’ın bakmakla mükellef kıldığı yaşlı bir annesi vardı. Çalıştığı iş yerinin kimilerine göre krizin etkisi ile kimilerine göre de hile-i şerle kapanması sonucu işsiz kalmıştı. Bir sene işsizlik sigortası ile iyi kötü geçimini sağlamıştı. Sayılı günler tez geçmiş işsizlik sigortası sona ermişti. Bu sona erişle birlikte beş nüfuslu aile açlık ve sefalete terk edilmişti.
Aş yoktu, iş yoktu, sigorta yoktu.
Bu sonuç onun için sanki ölüme terk edilişti.
İşsiz Mehmet’in çalmadığı kapı, yalvarıp yakarmadığı adam kalmadı “Ne olur asgari ücretle de olsa bana bir iş verin.” diye feryat etti. Çocuklarından birisi ilköğretim üçüncü sınıfa gidiyordu. Beslenme çantasına yiyecek koyamıyor, evinin kirasını veremiyordu.
Ağlamak istiyordu ağlayamıyor, ölmek istiyor ölemiyordu.
Ve işsiz Mehmet Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu ülkede yaşıyordu.
***
Bu ülkenin başbakanı tarafından İran’ın, Lübnan’ın ve Filistin halkının hak ve hukuku savunuluyor ama işsiz Mehmet’in hiçbir hakkı savunulmuyordu.
Bu ülke de dağdan inenlerin bile hakkı savunuluyor “Bu vatandaşlar da bizim vatandaşımız, bunları topluma kazandırmalıyız” deniliyordu.
Topraklarımızda kaçak olarak çalışan yüz bin Ermeni’ye bile insan hakları çerçevesinde dokunulmuyordu. Kaçak çalışmalarına göz yumuluyordu.
Şanlıurfa’da, Van’da “Katil TC, Kürdistan’dan defol.” pankartlarını asanlar bile bir yerde korunuyordu.
Meclisteki 550 milletvekiline ait 664 suç dosyası bile “Dokunulmazlık zırhı” içerisinde tozlu raflarda duruyor, kimsecikler el atamıyor, kimseler dokunamıyor bir nevi koruma altına alınıyordu.
Korunmayan sadece İşsiz Mehmet ve İlköğretim üçüncü sınıftaki besleme çantasında yiyeceği olmayan çocuğuydu.
Onların hiçbir koruması ve korunması yoktu.
***
İşsiz Mehmet her akşam olduğu gibi o akşam da büyük bir bunalım ve çaresizlik içerisinde evine geldi. Sabahtan beri ağzına lokma koymamasına rağmen hanımına “Hanım ne pişirdin?” diyemedi. Kendisinde bu hakkı göremedi. Divana oturdu, dört yaşındaki kız çocuğunu kucağına aldı. Ağlamak istiyordu, ağlayamıyor, hıçkırıklar boğazında düğümleniyordu.
***
Yaşlı ananın dudakları titriyor belli ki oğluna bir iş bulunması için dua ediyordu. Hanımı kocasının çektiği acıyı bildiğinden olacak ki biraz teselli edebilmek adına televizyonu açtı. Cumhurbaşkanı mahiyetiyle birlikte İzmir’in tarihi yerlerini geziyor, Başbakan mahiyetiyle birlikte Libya’ya uçuyordu. Konuşmaktan sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Anayasa çalışmalarının hızla sona yaklaştığını halkına müjdeliyordu. Anayasa paketinin yakında açılacağını söylüyordu. Paket lafını duyan işsiz Mehmet’in dört yaşındaki kızı babasının kucağından fırladı “Baba bana da Anayasa Paketi alsana” dedi. Ne bilsin çocuk? Paket denilince aklına yiyecek paketi geldi, içerisinde zeytin ekmek olan, küçücük bir çikolata veya bir gofret bulunan bir paket...
Baba bir taraftan gözlerinden süzülen yaşlara hâkim olmaya çalışırken bir taraftan da kızına:
“Alacağım kızım alacağım. Sana da Anayasa paketi alacağım. İçerisinde yoksulluk olmayan, yolsuzluk olmayan, yalan, talan olmayan bir paket alacağım. İçerisinde aş ve iş olan, huzur ve güven olan, hak ve hukuk olan bir anayasa paketi alacam” dedi.
Demesiyle birlikte akşamdan beri boğazında düğümlenen hıçkırıklar bir saat zembereği gibi boşalıverdi.
İşsiz Mehmet ağlıyordu… 31 Mart 2010
***///***
Mehmet Şükrü Baş 30 Ocak 2012
VE
BİR ÇOCUĞUN RİCASI
Sayın Başkanım!...
Bugünlerde yeni bir anayasa hazırlığı içerisinde olduğunuz aziz milletimizin olduğu gibi bizlerinde malumudur. Bu cümleden yola çıkarak 31 Mart 2010 tarihinde bu sütunda yazdığım “Baba Bana Anayasa Al” başlıklı yazımı zat’ı alinize takdim ediyorum.
Belki o kız çocuğunun isteği yerine gelir ve benimde çorbada tuzum olur.
En kalbi selam ve saygıyla efendim!....
Mehmet Şükrü Baş
Gazeteci-Yazar
BABA BANA ANAYASA AL
Vatandaş Mehmet 2008 krizi ile işini ve aşını kaybetmişti. 37 yaşında evli ve iki çocuk babasıydı. Yanında bir de Allah’ın bakmakla mükellef kıldığı yaşlı bir annesi vardı. Çalıştığı iş yerinin kimilerine göre krizin etkisi ile kimilerine göre de hile-i şerle kapanması sonucu işsiz kalmıştı. Bir sene işsizlik sigortası ile iyi kötü geçimini sağlamıştı. Sayılı günler tez geçmiş işsizlik sigortası sona ermişti. Bu sona erişle birlikte beş nüfuslu aile açlık ve sefalete terk edilmişti.
Aş yoktu, iş yoktu, sigorta yoktu.
Bu sonuç onun için sanki ölüme terk edilişti.
İşsiz Mehmet’in çalmadığı kapı, yalvarıp yakarmadığı adam kalmadı “Ne olur asgari ücretle de olsa bana bir iş verin.” diye feryat etti. Çocuklarından birisi ilköğretim üçüncü sınıfa gidiyordu. Beslenme çantasına yiyecek koyamıyor, evinin kirasını veremiyordu.
Ağlamak istiyordu ağlayamıyor, ölmek istiyor ölemiyordu.
Ve işsiz Mehmet Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak bu ülkede yaşıyordu.
***
Bu ülkenin başbakanı tarafından İran’ın, Lübnan’ın ve Filistin halkının hak ve hukuku savunuluyor ama işsiz Mehmet’in hiçbir hakkı savunulmuyordu.
Bu ülke de dağdan inenlerin bile hakkı savunuluyor “Bu vatandaşlar da bizim vatandaşımız, bunları topluma kazandırmalıyız” deniliyordu.
Topraklarımızda kaçak olarak çalışan yüz bin Ermeni’ye bile insan hakları çerçevesinde dokunulmuyordu. Kaçak çalışmalarına göz yumuluyordu.
Şanlıurfa’da, Van’da “Katil TC, Kürdistan’dan defol.” pankartlarını asanlar bile bir yerde korunuyordu.
Meclisteki 550 milletvekiline ait 664 suç dosyası bile “Dokunulmazlık zırhı” içerisinde tozlu raflarda duruyor, kimsecikler el atamıyor, kimseler dokunamıyor bir nevi koruma altına alınıyordu.
Korunmayan sadece İşsiz Mehmet ve İlköğretim üçüncü sınıftaki besleme çantasında yiyeceği olmayan çocuğuydu.
Onların hiçbir koruması ve korunması yoktu.
***
İşsiz Mehmet her akşam olduğu gibi o akşam da büyük bir bunalım ve çaresizlik içerisinde evine geldi. Sabahtan beri ağzına lokma koymamasına rağmen hanımına “Hanım ne pişirdin?” diyemedi. Kendisinde bu hakkı göremedi. Divana oturdu, dört yaşındaki kız çocuğunu kucağına aldı. Ağlamak istiyordu, ağlayamıyor, hıçkırıklar boğazında düğümleniyordu.
***
Yaşlı ananın dudakları titriyor belli ki oğluna bir iş bulunması için dua ediyordu. Hanımı kocasının çektiği acıyı bildiğinden olacak ki biraz teselli edebilmek adına televizyonu açtı. Cumhurbaşkanı mahiyetiyle birlikte İzmir’in tarihi yerlerini geziyor, Başbakan mahiyetiyle birlikte Libya’ya uçuyordu. Konuşmaktan sorumlu Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Anayasa çalışmalarının hızla sona yaklaştığını halkına müjdeliyordu. Anayasa paketinin yakında açılacağını söylüyordu. Paket lafını duyan işsiz Mehmet’in dört yaşındaki kızı babasının kucağından fırladı “Baba bana da Anayasa Paketi alsana” dedi. Ne bilsin çocuk? Paket denilince aklına yiyecek paketi geldi, içerisinde zeytin ekmek olan, küçücük bir çikolata veya bir gofret bulunan bir paket...
Baba bir taraftan gözlerinden süzülen yaşlara hâkim olmaya çalışırken bir taraftan da kızına:
“Alacağım kızım alacağım. Sana da Anayasa paketi alacağım. İçerisinde yoksulluk olmayan, yolsuzluk olmayan, yalan, talan olmayan bir paket alacağım. İçerisinde aş ve iş olan, huzur ve güven olan, hak ve hukuk olan bir anayasa paketi alacam” dedi.
Demesiyle birlikte akşamdan beri boğazında düğümlenen hıçkırıklar bir saat zembereği gibi boşalıverdi.
İşsiz Mehmet ağlıyordu… 31 Mart 2010
***///***
Mehmet Şükrü Baş 30 Ocak 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder