MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
Mehmet_sukru_bas@mynet.com
GÖNÜLLERDE VE DİZELERDEKİ ATATÜRK
Kırk veya kırk bir sene önceydi…
Yaşına ve konumuna saygı duyduğum bir aile büyüğümüz bize gelmişti. Yatsı namazını kılacağını söyledi, yan odaya aldım, seccadesini serdim. Etrafına bakına bakına seccadeye doğru yürürken birden “Seccadeyi topla burada namaz kılınmaz” dedi.
Şaşırıp kalmıştım neden acaba?...
Meğerse Çanakkaleli bir asker arkadaşımın bana gönderdiği seramik üzerine resmedilen Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün duvarda asılı resmini görmüş de Atatürk’ün resminin bulunduğu odada namaz kılınamayacağına hükmetmişti. Aile büyüğümüz bunun sebeplerini açıklamaya çalışırken Atatürk’e karşı bir haylide saygısızca ifadeler kullanmıştı. Daha fazla dayanamadım. “Bak Hacı” dedim. “Bana ne dersen de ama benim yanımda çok büyük bir değeri ve yeri olan Atatürk’e söz söyleme” dedim.
Hacı küstü, hacı gitti, gidiş o gidiş bir daha gelmedi…
O günden bana sadece o tarihte yazdığım “Şeytan deyip taşlarım” başlıklı bir şiirim hatıra kaldı.
Atama dil uzatan babam olsa haşlarım, Bakmam gözü yaşına, şeytan deyip taşlarım. Benim için mukaddes, vatan bayrak ve atam. Ya aptaldır ya hain bunlara dil uzatan.
Aradan kırk seneyi aşkın bir zaman geçti…
Cehalet mi deseniz, kin mi deseniz, aptallık mı deseniz. Ne derseniz deyin bu örümcek kafalıların sayıları gün geçtikçe çoğaldı. Ülkede siyaset, tarih ve kültür dâhil her alanda Atatürk’ün ve Atatürk milliyetçiliğinin ayak izleri silinmeye çalışıldı.
İşin en acı tarafı bu eylemler yazarların, çizerlerin, eğitimcilerin, profluk mertebesine kadar yükselmiş ancak tahsilin sadece üzerlerindeki cehaleti aldığı eşeklerin elinde ve dilinde yapılmaya başlandı.
Atatürk’e saygısızlık ve Atatürk düşmanlığı tavan yaptı.
Oldukça manidar, oldukça üzücü, oldukça çirkin…
Bakınız ne diyor “Behey Dürzü” başlıklı şiiriyle Mutlu Çelik üstadımız Ulu Önder Atatürk hakkında ki içi boş konuşmalara öğle bir cevap veriyor ki Atatürk’ü tanımanın Kemaliyet olduğunu ispat ediyor.
İşgaldeki hali sakın unutma!..
Atatürk’e dil uzatma sebepsiz.
Sen anandan yine çıkardın ama…
Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Onların babasının kim olacağını eğitimci şair ve yazar kardeşim Dursun Elmas “Atatürk’üm olmasıydı” şiiriyle bakın nasıl tarif ediyor.
Haçlı ruhu delirmişti
Koca çınar devrilmişti.
Bu yurt bile verilmişti,
Atatürk'üm olmasaydı.
Saldırmıştı koca düşman
Seyrindeydi bütün cihan.
Teslimdeydi Anavatan
Atatürk'üm olmasıydı.
Kahpe düşman gitmiyordu,
Zulüm bitmek bilmiyordu.
Ocağımız tütmüyordu
Atatürk'üm olmasaydı.
Silinmişti kimliğimiz,
Bozulmuştu birliğimiz.
Yok, olmuştu dirliğimiz
Atatürk'üm olmasaydı.
Bugünlere gelemezdik
Okul nedir bilemezdik.
Kitap yüzü göremezdik
Atatürk'üm olmasıydı.
Bayrak olmazdı gönderde
Çan çalardı minarede.
Baykuş öterdi camide
Atatürk'üm olmasaydı.
İşte seviyesizce, ahlaksızca dil uzattığımız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı!….Ne ezan okuyacak bir minare…. Ne namaz kılmak için seccademizi serebilecek bir daire…. Ne eğitimizi yapacak bir okul… Ne unvan alabileceğimiz bir mevki ve makam…. Nede istiklal ve hürriyetimizi yaşayacak bir vatan bulamazdık.
İşin en acısı anamız belli olurdu ama babamızı tanıyamazdık.
Yazımı noktalarken!...
Etrafımda gördüklerim, duyduklarımdan ve okuduklarımdan etkilenerek kaleme aldığım bu yazıda….
Atatürk’ümüz hakkında ileri geri konuşanlara, ona dil uzatanlara, saygısızlık yapanlara Mevlana Hazretleri’nin o muhteşem dörtlüğü ile cevap vermek yerinde olur kanaatindeyim.
Mevlana Hazretleri diyor ki!...
Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var ama.
Önce lafa bakarım laf mı diye,
Sonra söyleyene bakarım adam mı diye.
***
NOT: Bu yazım Şair Eşref’in deyimi ile numarasız bir gözlük gibidir. İsteyen gözüne takabilir, isteyen istediği gibi kullanabilir. Onlara armağanımdır.
***///***
Mehmet Şükrü Baş 05 Ocak 2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder