mehmet_sukru_bas@mynet.com
RAUF DENKTAŞ’IN AZİZ HATIRASINA
13 Ocak 2012 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ı kaybettik. Bu muhterem insan çok önemli bir devlet ve siyaset adamıydı. Ömrünü Kıbrıs ve Kıbrıs Türkleri için harcamıştı. Kıbrıs’ın bağımsızlığında onun sınırsız mücadelesi ve alın teri vardı.Bu muhterem insanla 24 Aralık 2008 tarihinde Elazığ’a teşriflerinde kendisini karşıladığımız Elazığ Atatürk Hava Alanında tanışmış ellerinden öpme şerefine nail olmuştum.
Merhuma Tanrı’dan rahmet dilerken, Yüce Türk Milletine ve Kuzey Kıbrıslı Türk kardeşlerimize baş sağlığı diliyorum. Rauf Denktaş’ın aziz hatırasına hürmeten onunla ilgili 30 Aralık 2008 tarihinde kaleme aldığım bir yazımı sevgili okurlarıma paylaşmak istiyorum.…
İşte o yazı:
RAUF DENKTAŞ’I DİNLİYORUM
Tarih 24 Aralık 2008
Yer, Elazığ hava alanı.
Ankara uçağı inmek üzere. Uçakta Türk milletinin baş tacı ettiği tarihi bir şahsiyet var.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş.
Bu isim Elazığ için çok özel bir isim. Vatanına milletine bayrağına sadık bir toplum olan Elazığ halkı bu değerlere bağlı olduğuna kalben inandığı bir şahsiyeti, bir büyük devlet adamını, bir ulu çınarı karşılamak için burada.
Hiç kimse dondurucu soğuğa aldırmıyor.
Herkes Sayın Denktaş’ı görmek, onun elini öpmek için sabırsızlanıyordu. Biz de bu şerefe nail olmuş kişilerdendik. Çünkü Sayın Denktaş eli öpülecek bir devlet ve siyaset adamıdır. Onun en büyük özelliği mücadeleci ruhudur, vaz geçilmezliğidir.
Bir ömrü Kıbrıs Türk halkı için harcayan, acı çeken, zaman zaman yalnız bırakılan bir serdengeçti, bir mücahit olmasıdır.İnandığı yolda yürüyen, Atatürk ilke ve inkılaplarına sıkı sıkıya bağlı onun ilkelerini kendisine ilke edinen ilkeli bir lider.
Onun geniş ufkunda Türklüğün önemi ve özeti saklı.
***
Aynı günün akşamı.
Yer Fırat Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi.
Sahnede her Türk’ün gönlünde yer verdiği, saygı gösterdiği, özlem duyduğu bir ulu çınar. Bir Devlet ve siyaset adamı. Canlı bir tarih. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş.
Protokol sırasında Elazığ Valisi Muammer Muşmal, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Doğu Akdeniz Üniversitesi rektörü Ufuk Taneri, Yakın Doğu Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Harid Fedai, Prof. Dr. Ata Altun, Rektörümüz Feyzi Bingöl, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Genel Başkanı Ahmet Göksan ile Kıbrıs’tan ve diğer şehirlerimizden gelen çok değerli misafirler.
Salon tıklım tıklım dolu. “Mücahit Denktaş” sloganları salonu çınlatıyordu. Sayın Denktaş bu tezahüratlar arasında mikrofona yaklaştı. Kendisinden evvel aynı mikrofonda Tabip Tuğgeneral Nihat İlhan 24 Aralık 1963 tarihinde Rumların üç oğlunu ve eşini nasıl katlettiklerini göz yaşları arasında anlatarak çok duygusal bir konuşma yapmış tümüne yakın bir dinleyici kitlesini ağlatmıştı. İşte Sayın Denktaş böyle biri ortamda sözlerine Nihat Paşa’ya hitaben “ Siz üç evladınızı şehit verirken vatan sağ olsun dediniz” diyerek başladı ve sözlerine Biz bu vatandan, bu bayraktan, bu hürriyetten vaz geçmeyeceğiz. Atatürk’ün bize verdiği her şeyi koruyacağız. Diyerek devam etti.
Salonda kopan alkış tufanı Sayın Denktaş’ın konuşmasına mani oluyordu. Bir ara yapılan tezahüratın ve çılgınca alkışların bitmesini bekledi. Konuştuğu kürsünün üzerindeki bardaktan bir iki yudum su aldı ve bu kez “Sevgili Gençler” diyerek sözlerine başladı. “Atatürk yolu hürriyet yoludur. Sakın ola bu yoldan ayrılmayınız. Atatürk ilkelerine sıkı sıkıya bağlanınız. Tek kurtuluş yolu budur dedi. Sözlerinin devamında; Kıbrıs’ta başlatılan müzekkerelerin hedefinde tek millet, tek devlet esası olduğu sürece Kıbrıs’ta istikrar ve çözüm olamayacağını, Bizim ise tek hedefimiz Kıbrıs ta iki halk, iki devlet ilkesidir. Kıbrıs Rum’u ise bu tezimizi ret etmektedir. Bu gün burada Kıbrıs şehitlerini konuşurken Kıbrıs’ı konuşmamak mümkün değildir. Kıbrıs topraklarında 60-70 bin şehidimiz yatmaktadır. Ne yazık ki Rumlar yol genişletilmesi adına bu şehitlerimizin kabirlerini sökmektedirler. Biz Kıbrıs’ta bu güne kadar bunları gördük, bin bir çeşit zulüm gördük, bayrağımızın gönderinde indirilişini gördük. Küçücük çocukların katledildiklerini gördük. Ta ki Türk Alayının Kıbrıs’a gelmesine kadar.
Türk askeri ile birlikte Kıbrıs’a hürriyet geldi.
Bir dert pınarıydı Sayın Denktaş. Sözlerinde hüzün vardı, çile vardı, gam vardı. Bir müddet suskun kaldı. Salonda bir ölüm sessizliği hüküm sürüyordu. Bu sessizliği yine kendisi bozdu.
Ne dedi biliyor musunuz?
Ermenilerden özür dileyen bedbahtlara inat Kıbrıs Rum’unun Türk milletinden özür dilemesini daha ötesinde tazminat ödemesini ve suçlarını kabul etmesini istedi.
***
Koca bir devlet ve siyaset adamı, bir ulu çınar, bir canlı tarih bunları söylerken tarihinden bihaber içimizdeki bedbahtlar hâlâ Ermenilerden özür dileme kampanyası açıyor Kıbrıs’taki 60-70 bin şehidimizin kemiklerini sızlatıyorlardı. Tarihini karalayarak şanlı ecdadına iftira etmekten utanmıyorlardı. Biz ise bunları adam yerine koymuyor, sözlerini kaalâ almıyorduk. “İt ürür kervan yürür” sözleri bunlar için söylenmiş olsa gerek deyip geçiyorduk.
Vakit bir hayli ilerlemişti. Sayın Denktaş ve diğer konuklarımız yol yorgunuydu. Bunu hisseden o ulu çınar sözlerine son noktayı koyarken AKM’ yi dolduran yüzlerce Atatürk gençliği bu büyük lideri elleri kızarıncaya kadar çılgınca alkışlıyorlardı.(24 Aralık 2008)
***///***
Mehmet Şükrü Baş 16 Ocak 2012 Elazığ Nurhak Gazetesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder