MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
BU ATEŞİ KİM YAKIYOR?..
Geçen gün “Bu kazanı kim kaynatıyor?...” Başlığı altında bir yazı kaleme almış, Ortadoğu dediğimiz coğrafyada yer alan ülkelerin düştükleri durumu ele almıştık. Dini konulara girmek kur’andan, ayetten, hadisten bahsetmek benim haddim değildir. Ancak Kur’anı Kerim’de var olan bir ayette “Her toplum layık olduğu idare ile hükmolunur” hükmünün yer aldığı bilgim dâhilindedir.
***
Hal böyle olunca koca bir İslam âleminin Allah’ın lanetlediği bir kavim olan bir vilayet büyüklüğündeki İsrail önünde düştüğü bu durum zilletten başka bir şey değildir. Oysa İslam âleminin içerisinde bulunduğu bu durumun müsebbibi sadece İsrail’de değildir. Zira bu coğrafyada yaşayan ülkelere bir göz attığımızda Pakistan’ın, Mısır’ın, Lübnan’ın, Libya’nın, Filistin’in, Yemen’in, İran’ın, Irak’ın içler acısı durumu bu ülkelerdeki idarenin ehil ellerde olmayışının bir kanıtı AYETİN İSE HÜKMÜDÜR.
***
Sizler Türkiye’nin milli davası olan 40 yıllık Kıbrıs davasında yanımızda olan Kıbrıs’ı devlet olarak tanıyan ve bizi destekleyen bu coğrafyada var olan bir devlet duydunuz mu?...
Duyamazsınız.
Sizler Türkiye’yi ziyaret eden bu ülke liderlerinin Anıtkabir’e çıktığını gördünüz mü?...
Göremezsiniz!...
Çünkü çıkmazlar.
Çünkü onların Ulu Önder Atatürk’ü anlayacak ve onun ilkeleri hakkında görüş sahibi olacak beyinleri yoktur. Çünkü o ülkelerin tarihinde Atatürk gibi bir lider gelip geçmemiştir. Böyle olunca Atatürk’ün çağın dehası olduğunu kabul etmez, Türkiye’nin büyüklüğünü hazmedemezler. Şu gerçeği de görmemiz gerekir ki yıllarca bu topraklara yol götüren su götüren okul ve medrese götüren aş veren işveren Osmanlı’yı bunlar arkalarından hançerlemeselerdi orta doğu bu gün bu hale gelmezdi.
O ülkelerle ülkemizi, o ülkelerin liderleri ile Ulu Önder Atatürk’ü mukayese ettiğimizde arada okyanusları görürsünüz. Ülkemizde din ile devlet biri birinde farklı değerlerdir. Onlarda siyaset dinin emrinde gözükse, din siyasetin emrindedir. Din siyasete alet edilmektedir.
Onlarda liderler kendi ikballeri ve çıkarları için çalışırken Atatürk milletinin hürriyet ve istiklali için çalışır. Atatürk yurtta barış cihanda barış derken onlar bağımlılık ve kölelik der. Atatürk Cumhuriyet der onlar tarikat der, Atatürk aydınlık der onlar hurafe der, cin der şeytan der.
Bu örnekler çoğalıp gider.
***
Eğer ki bunlar Ulu Önder Atatürk’ü anlayabilselerdi hurafelerden arınıp dünya gerçeklerini, cumhuriyetin nimetlerini, demokrasinin güzelliklerini tanıyıp bilselerdi eminim ki bu gün içerisinde bulundukları zilletten kurtulmuş olurlardı. Ama onların öyle bir idealleri yok ki onların tek idealleri topraklarında dikta ile hüküm sürmek, insanlara zulmetmek ve onları köleleştirmek kendilerini zenginleştirmektir.
Dönüp de bir bakınız!...
Saddam’a bakınız
Mübarek’e bakınız,
Kaddafi’ye bakınız,
Bunların demokrasiye yaklaşımlarına bakınız…
Bunların da sayısını çoğaltmak mümkün.
***
Bu ülkeler hiçbir zaman hiçbir devirde dost ile düşmanını ayırt edemeyecek kadar gaflet ve dalalet içerisindedirler. Osmanlı’yı arkadan vurmaları İngiliz’i Osmanlı’ya tercih etmeleri onların geleceği görememelerinden kaynaklanan vahim bir hadisedir. İşte o gerçek adım adım gerçekleşmektedir. Arap ülkeleri bu gün bu coğrafyada Osmanlı’ya yaptığı ihanetin bedelini ödemektedir. Zaten Nebiler Nebi’si peygamberimiz onları daha iyi tanıyor olacak ki “Ben Arap’ım ama Arap benden değildir” demiştir.
Teknolojinin altın çağını yaşadığı günümüzde hala çadırı konuta, demokrasiyi kraliyete tercih eden, tarikat liderlerinin dizleri dibinde diz çöken liderlerin var olduğu bir toplumda daha fazlasını beklemek de hayalcilik olur. Onların bu hasleti kapılarındaki tehlikeyi görmemelerinden kaynaklanmaktadır. Komşusunda fokur fokur kaynayan kazanı görmüyorlar, bu kazanın altına odun atanları bilmiyorlar, tanımıyorlar. Yarın kendilerini de sokacak olan yılan için “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” diyerek tepelerine binmek için fırsat gözeten ülkelere dua ediyorlar.
Anlayan varsa beri gelsin.
***///***
Mehmet Şükrü Baş Elazığ 23Şubat 2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder