21 Eylül 2010 Salı

YOK MUDUR KURTARACAK BAĞRIYANIK….?





























MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

YOK MUDUR KURTARACAK BAĞRIYANIK….?

1967-1968 yılları olsa gerek.

Keban istimlâki bütün hızıyla devam ediyor. Kadastroda çiçeği burnunda bir memurum. İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürüyle tanışıyorum. Sözün akarında mezuniyetimi soruyor “Sanat Enstitüsü, torna tesviye” diyorum. Gözleri fal taşı gibi açılıyor. “Yahu arkadaş” diyor Almanya bizden kalifiyeli işçi istiyor yarın gel seni Almanya’ya göndereyim. Burada aldığın maaşın beş-on katını alırsın” diyor.

Hiç düşünmeden cevap veriyorum. Ne diyorum biliyor musunuz?

“Benim ülkem bana yeter” diyorum.

Benim ülkem bana yeter.

Çünkü insanın ülkesini sevmesi, ona sevdalı olması çok farklı bir olgu, bunun parayla, maddiyatla değerlendirilmesi mümkün değil. Onu karşılıksız sevmek gerek. Ana gibi yar gibi sevmek gerek. İnsanın onu karşılıksız sevmesi tertemiz bir duygudur. Bu duygu bir ibadettir. Namaz Kılmak kadar, Hacca gitmek kadar önemli bir faraziyedir, mübarektir. Çünkü vatan hürriyettir, vatan namustur.

Bu faraziyeler ışığında vatana ihanet etmek İslam’ın beş şartına, kur’ana, dine, imana ve bütün ahlaki değerlerimize, topyekûn insanlığa ihanet etmek gibidir. Hele bu vatan toprağı yüz binlerce şehidimin kanı ile sulanmış ise, hele bu vatan toprağının bir metre karesinde altı bin mermi var ise, hele bu vatan evliyalar otağı, peygamberler diyarı ise, hele bu vatan Anadolu ise durmak gerek, düşünmek gerek.

Eğilip de bu toprağı öpmek gerek.

***

Kurtuluş Savaşı yıllarında, o zor günlerde TBMM kürsüsünden bir milletvekili kürsüye çıkıyor ve Namık Kemal’in iki dizelik ölümsüz şiirini okuyor.

“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,

Yok, mudur kurtaracak bahtı kara maderini?”

*

Milletvekili kürsüden iniyor ve bu sözlere TBMM Başkanı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk şu karşılığı veriyor.

“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!”

Diyor ve o ruh Kurtuluş savaşında muzaffer çıkıyor. Vatanın bağrına dayanan düşman hançeri sahibine saplanıyor.

***

Aradan yıllar geçiyor bu günlere geliyoruz. Vatan Şairi’nin “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini” sözlerini yerinden çıkarıyor düşman sözcüğü yerine “hainler” sözcüğünü koyuyoruz ve diyoruz ki!

*

“Vatanın bağrına dayamış hainler hançerini”

*

Ve bir ses bekliyoruz, duymak istediğimiz bir ses. Bir lider arıyoruz kürsüye çıkacak Yüce Meclisin tarihi kürsüsünde bu aziz milletime “Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” diyecek bir lider. Yüreklerimize su serpecek milletimizi kendisine inandırabilecek bir lider. “Ben hayatımda milletimi kandırmadım” diyebilecek kadar güvenilir bir lider.

“Vatanın bağrına hainler dayasın hançerini, // Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini!” cevabını verecek bir lider.

***

Günümüzde PKK ile yapılan bu mücadelenin adı bazılarının dediği gibi “Savaş” değildir. Savaşlarda şartlar eşit olur, cephe olur, düşman olur. Burada böyle bir şey var mı?

Karşımızda şerefli bir düşman var mı?

Yok!..

Karşımızda bir cephe var mı?

Oda yok.

Peki ne var?..

Karşımızda pusu var, karşımızda tuzak var, ihanet var, döneklik var, alçaklık var.

Karşımızda iki yaşındaki bebeklerin kundaklarına bomba koyan bir kahpelik var.

Karşımızda komşusunun, dindaşının, arkadaşının, vatandaşının yoluna mayın döşeyen bir şerefsizlik var.

Karşımızda masum insanların kadınların, yaşlıların, çocukların hayatlarına kast eden hainler var.

Karşımızda tırnakları arasında şehidimin al kanı kurumuş kanlı eller, kirli yüzler var.

Daha sayayım mı?...

Sorsanız bunlara amacınız ne diye?...

Makul ve mantıklı bir cevapları olabiliri mi?....

Makul ve mantıklı bir insan bu cennet vatana ihanet edebilir, masum insanları, kendi halkını, iki yaşındaki çocukları katledebilir mi?....

Makul ve mantıklı insan hiç tanımadığı, kimlerin gelip, kimlerin geçeceğini bilmediği güzergaha mayın döşeyebilir mi?.. Mantıklı bir insan iki yaşındaki bebeğin kolunu bacağını koparabilir mi? Mantıklı bir insan elinde defteri kitabı olan yavrularımızın doldurduğu otobüslere Molotof kokteyli atarak onları ateşe verebilir mi?

Mantıklı bir insan kendi yurduna, kendi insanına ihanet edebilir mi?..

Özetleyecek olursak bunları yapanlara insan denilebilir mi?...

***///***

Mehmet Şükrü Baş 23 Eylül 2010 tarihli ElazığNurhak ve 27 Eylül 2010 tarihli Malatya Hakimiyet Gazetelerinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder