14 Eylül 2010 Salı

K E F E N

MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ

mehmet_sukru_bas@mynet.com

K E F E N

**********

Ne kadar soğuk bir başlık değil mi sevgili okurlarım?

Nedir bu kefen, nereden çıktı bu kefen?

Efendim, Türk Dil Kurumu kefeni “ölünün gömülmeden önce sarıldığı beyaz bez, yakasız gömlek” olarak tarif eder. Kefen dünyanın yalan, insanların fani olduğunu akla getiren bir unsurdur. Gözü doymaz insanlar için “Kefenin cebi yok.” Dememiz de bundan olsa gerek.

Kefenin bir diğer adı da iki metre bezdir. Hanın hamamın da olsa, deryada salın da olsa, sahilde gemiciğin, Boğaz’da yalın da olsa götüreceğin iki metre bezdir. O da nasip olur mu olmaz mı orası belli değil.

Allah hepimize helal kazanılmış kefenlere sarılmayı nasip etsin. Çünkü her kula nasip olmaz helal bir kazançla alınmış kefene sarılmak. Bunun yangını var, seli var, deryası, denizi var. Bir kuytuda çürümesi, kurda kuşa yem olması var.

***

Ülkemizde bir referandum yapıldı. Kulakları çınlasın Erkan Yolaç’ın “Evet mi, Hayır mı?” yarışmasına benzeyen bir referandum. “Evet!” diyenin de “Hayır!” diyenin de bu paketin içerisindeki hükümleri tam olarak bilmediği bir referandum. Kimilerince kimilerine sakın ola ki “Evet!” demeyesin denilirken kimilerince de kimilerine sakın ola ki “Hayır!” demeyesin denildi.

Vatandaş okyanuslar ötesi aldığı icazete göre evet veya hayır dedi.

Ne diyelim vatana millete hayırlı olsun.

***

Benim anlamadığım Başbakanımızın meydanlarda sık sık “Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık.” demesiydi. Bu sözleri her duyduğumda bir tercüman bulsam da bu sözlerin anlamını çözebilsem demişimdir. Çünkü bu sözler referandumla ilgisi alakası olmayan sözlerdi. 1950–1960 yılları arasında iktidar olan rahmetli Adnan Menderes’in sık sık telaffuz ettiği ve üzülerek söyleyeyim ki sonucunda başına geldiği soğuk ve üzücü bir hadiseydi.

***

Başbakanların görevi iktidarları münasebetiyle kefen giyinmek değildir. Milletine aş ve iş imkânı sunabilmek, ipekten gömlek giyindirebilmek, milletinin huzur içerisinde yaşamasını temin etmektir. Elbette ki her insan doğacaktır, yaşayacaktır ve ölecektir. Allah hepimize helal kazançla döşeğimizde sarılabileceğimiz kefenler nasip etsin. Günlük yaşantımıza baktığımızda ne yazık ki her kula sarılacak kefen de nasip olmuyor.

Kimisi geçim sıkıntısından boğaz köprüsünden atlıyor, kimisi diri diri yanıyor. Sayın Başbakanın ağzından düşürmediği kefende ne yazık ki bunlara nasip olmuyor. Binlerce insanımız terör denilen lanet yapılanmaya kurban giderken kimileri aş ve iş bulamadığından intiharı yeğliyor.

Lütfen sıkı durunuz. Sayın Başbakanımızın tozpembe gösterdiği devri iktidarında yani son on yılda ülkemizde 25 bin kişi intihar ediyor. İşte Türkiye’nin görünmeyen bir yüzüdür bu. 25 bin vatan evladı çeşitli nedenlerle beyaz kefene sarılıyor.

***

Silvan ilçesinde seyyar satıcılık yapan Hacı Oruç da bunlardan birisiydi. Hacı Oruç oruçluydu. İftar vaktine de az kalmıştı. Evine doğru yol aldı; eli, kolu boştu. Yedi yabancı gibi korka korka çaldı evinin kapısını. Kapıyı on bir yıllık eşi açtı. Kadın kocasının elinin kolunun boş olduğunu gördü, o da onun kadar yıkıldı. İki çocuk babası Hacı Oruç içeri girince her erkeğin sorduğu bir soruyu sordu hanımına yani akşama ne yaptığını sordu. Kadın söyleyecek söz bulamıyordu. Zavallı kadın içi kan ağlaya ağlaya boğazında düğümlenen hıçkırıkları gizlemeye çalışarak “Evde yemek yapacak bir şey yoktu, yemek yapamadım.” diyebildi.

Bu cevap en güçlü erkeği bile yere yıkacak bir cevaptı. Bu cevap ömründe sırtı yere gelmemiş bir pehlivanı bile yerlere serecek kadar öldürücü bir cevaptı. Hacı Oruç odasına çekildi ve Hacı Oruç iftar vakti, iftarını açmadan intihar etti.

Demek ki bu ülkede kefen Hacı Oruçlara lazım imiş.

Aşı, işi olmayan aç sefil insanlara lazım imiş.

Teröre kurban verdiğimiz sekiz bin askerimize polisimize lazım imiş, intihardan başka çaresi olmayan 25 beş bin bahtı kara insanımıza lazım imiş.

Kefen size ne lazım Sayın Başbakan size ne lazım? Allah gecinden versin aşınız var, işiniz var, deryada salınız var daha ne istiyorsunuz?

Referandum da bitti artık. Milletin duygularıyla oynamayınız. Hiç değilse genel seçimlere kadar şu soğuk sözcüğü yani kefeni ağzınıza almayınız. Bırakınız kefeni kefene muhtaç olanlar telaffuz etsin.

Çünkü bu milletin yarısı aç, yarısı kefene muhtaç.

***///***

Mehmet Şükrü Baş 17 Eylül 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder