ATATÜRK
VE MİLLETİN PARASI
Bu günden
memnun kalmayınca dünle bugünü kıyaslarız.
Zaman zamanda derinden derine bir
ah çeker ya “Ah o günler ah” deriz yâda cumhuriyetimizin kurucusu, ülkemizin
kurtarıcısı bir dünya lideri Mustafa Kemal Atatürk’e seslenir, ondan yardım
isteriz.
“Ah Atatürk Ah” deriz.
Galiba bu gidişle bizim “Ah
Atatürk Ah” dediğimiz gibi bizim torunlarımızla, torunlarımızın torunları da
“Ah Atatürk Ah” diyecekler. Çünkü onlarda bizim özlediğimiz gibi, bizim
aradığımız gibi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü özleyecekler, arayacaklar.
Atatürk gibi bir dünya liderinin
bir daha gelmeyeceğini bildikleri halde her zaman ve her zeminde onun
fikirlerine, onun ilkelerine muhtaç olacaklar.
Nasıl aramasınlar ki!..
İşte size tarihimizden iki
örnek…
VERESİYE DEFTERİ
Yıl 1915 aylardan Mayıs…
Çanakkale’de kızılca kıyametin koptuğu günler.
Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı Efendi her zaman ki gibi
Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı Efendi her zaman ki gibi
dersine
girer.
Öğrencilerine selâm verir Muallim Ahmet Rıfkı ama öğrencileri selâma karşılık bile vermezler...
Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.
Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak;
Öğrencilerine selâm verir Muallim Ahmet Rıfkı ama öğrencileri selâma karşılık bile vermezler...
Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.
Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak;
"Hocam, mahallemizde eli ayağı
tutan ağabeylerimiz Çanakkale'ye gönüllü gittiler, ama siz hâlâ buradasınız!
Biz de gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize, vatanımız
elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?"
Muallim Naci yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine istifa dilekçesini verir. Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.
Muallim Naci yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine istifa dilekçesini verir. Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.
***
Ahmet Rıfkı'nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar. Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helâl etmesini ister. Ardından mahallenin bakkalı, güngörmüş bir zat olan Selahattin Adil Efendiye uğrar ve şöyle der:
"Selâhaddin Amca, Allahın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!"
Çeşitli cephelerde savaşa katılır ve 19 Aralık 1915 günü şehit olur...
Ahmet Rıfkı'nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar. Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helâl etmesini ister. Ardından mahallenin bakkalı, güngörmüş bir zat olan Selahattin Adil Efendiye uğrar ve şöyle der:
"Selâhaddin Amca, Allahın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!"
Çeşitli cephelerde savaşa katılır ve 19 Aralık 1915 günü şehit olur...
***
Annesi
haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım olduğundan hâdiseyi
tevekkülle karşılar.
Aklına, veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir.
"Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!" der.
Bakkal Selâhaddin Efendi şöyle cevap verir:
"Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma yazma bilen bir yakınını getir de hesabı o çıkarsın!"
Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah'la birlikte dükkâna gider.
Aklına, veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir.
"Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!" der.
Bakkal Selâhaddin Efendi şöyle cevap verir:
"Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma yazma bilen bir yakınını getir de hesabı o çıkarsın!"
Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah'la birlikte dükkâna gider.
Selâhaddin
Adil Efendi, veresiye defterinden "Ahmet Rıfkı" bölümünü açarak
veresiye defterini Gülşah'ın önüne koyar!
Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış
satırları okur.
Şöyle
yazıyordur defterde…
"Bu hesap Ahmet Rıfkı'nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!" (Alıntı)
İşte yedi düvelle yaptığımız Çanakkale savaşı budur.
"Bu hesap Ahmet Rıfkı'nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!" (Alıntı)
İşte yedi düvelle yaptığımız Çanakkale savaşı budur.
Yedi düvelle topsuz, tüfeksiz yapılan
bu savaş bu ruhla, bu inançla kazanılmıştır.
Bu inanç içerisindeki 250 bin mübarek
şehidimiz mübarek kanlarını dökerek Çanakkale’yi geçilmez kılmış düşman
postalını bu cennet vatanın mübarek topraklarına bastırmamıştır.
Yedi
düvelle olan hesabımız 250 bin mübarek şahidimizin mübarek kanlarıyla
kapanmıştır…
Çanakkale
Türk Milletinin onurudur, gururudur, namusudur. Rabbim bütün şühedalarımıza
rahmetini esirgemesin. Onları Nebiler Nebisi Yüce Peygamberimize komşu eylesin.
Bütün şehitlerimizin mekânı cennet ruhları şad olsun.
Ve bu
cennet vatana ama öyle, ama böyle her türlü ihanetin zerresini yapanında Yüce
Allah belasını versin.
ZÜBEYDE HANIM ATATÜRK’TEN PARA İSTİYOR
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kahramanını doğuran her
Türk’ün anası Zübeyde Hanım’ın parası biter. Cepheden cepheye koşan hayattaki
tek güvencesi, tek oğlu Mustafa Kemal’e bir telgraf çeker.
Telgrafı Atatürk’e sunun Salih Bozok Atatürk’ün emri
üzerine telgrafı açar okur.
Telgrafta;
“Oğlum Mustafa paramız bitti bize biraz para gönder”
yazılıdır.
Atatürk ne yapması gerektiğini, annesine nasıl para
göndereceğini düşünürken Salih Bozok Atatürk’e…
‘’Elimizdeki mevcut paradan gönderelim mi?" paşam der.
Kaşları çatılır, canı sıkılır Atatürk’ün ve şu cevabı verir.
“Hayır,
elimizdeki para millete aittir. Milli mücadele parasıdır ve bu para sadece bu
maksatla harcanacaktır” diyerek annesine şöyle bir telgraf çeker.
‘’Evdeki halıları ve kilimleri satın’’
Telgrafı alan Atatürk’ün annesi
Zübeyde Hanımda aynen öyle yapmış evdeki halı ve kilimlerini satarak
ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmıştır. (Alıntı)
***
İşte benim hayatım boyunca “Ah Atatürk Ah” dememin
sebebi budur. O büyük insanın ne kadar ilkeli ne kadar dürüst ve ne kadar
inançlı olmasıdır.
Çünkü haramdan korkan inançlı insandır.
Mekânı cennet ruhu şad olsun. 11 Şubat 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder