7 Temmuz 2012 Cumartesi

VERESİYE DEFTERİ

MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ



mehmet_sukru_bas@mynet.com







VERESİYE DEFTERİ






Bazı dostlarım benim Çanakkale ile ilgili duygularımı çok iyi biliyor olacaklar ki zaman zaman e-postama Çanakkale ile ilgili çok önemli yazılar gönderirler. Okuyacağınız bu alıntı yazısı da bunlardan birisidir. Değerli bir dostumun lütfedip gönderdiği “Veresiye Defteri” başlıklı bu duygu yüklü tarihi yazıyı sizlerle de paylaşmak istedim. Umarım sizlerde çocuklarınızla, torunlarınızla paylaşır o günlerin unutulmamasına, canlı tutulmasına vesile olursunuz.


İşte o yazı:


VERESİYE DEFTERİ


Muallim Ahmet Rıfkı?!


Yıl 1915...


Çanakkale'de kızılca kıyametin koptuğu günler...


Aylardan Mayıs...


Vefa Lisesi Fransızca Muallimi Ahmet Rıfkı her günkü gibi mektepten içeri girer.


Selâm verir Ahmet Rıfkı ama çocuklar selâma bile karşılık vermezler!..


Ahmet Rıfkı iyice şaşırmıştır.


Arka sıralarda oturanlardan biri ayağa kalkarak; "Hocam, mahallemizde eli ayağı tutan ağabeylerimiz Çanakkale'ye gönüllü gittiler, ama siz hâlâ buradasınız! Biz de gitmek istiyoruz, fakat yaşımız tutmuyor, söyler misiniz bize, vatanımız elden giderse sizin verdiğiniz eğitim ne işe yarar?"


Yaşlı gözlerle sınıftan çıkar ve mektebin idaresine dilekçesini verir.


Arkadaşlarıyla, talebeleriyle vedalaşır, evine gelir.


Ahmet Rıfkı'nın hayattaki tek varlığı yaşlı annesi Ayşe Hanımdır ve Şehzadebaşı semtindeki evlerinde beraber oturmaktadırlar.


Durumu annesine anlatır, ondan hakkını helâl etmesini ister.


Ardından mahallenin bakkalı, gün görmüş bir zat olan Selâhattin Adil Efendiye uğrar ve şöyle der:


"Selâhaddin Amca, Allahın izniyle vatanın bağrına saplanmış olan düşman hançerini çıkartmaya gidiyorum. Senden isteğim, anamı iaşesiz bırakma! Kısmetse dönüşte borcumu öderim!"


Çeşitli cephelerde savaşa katılır.


19 Aralık 1915 günü şehit olur...


Annesi haberi alır, çok üzülmesine rağmen imanı bütün bir hanım olduğundan hâdiseyi tevekkülle karşılar.


Aklına, veresiye yiyecek aldığı bakkal gelir.


"Yedi aydır senden veresiye alırız, borcumuzu verelim de oğlum borçlu yatmasın!" der.


Selâhaddin Efendi şöyle cevap verir:


"Ayşe Hanım, sen okuma yazma bilmezsin, okuma bilen bir yakınını getir de hesabı o çıkarsın!"


Bunun üzerine Ayşe Hanım, komşusunun kızı Gülşah'la birlikte dükkâna gider.


Selâhaddin Adil Efendi, "Ahmet Rıfkı" bölümünü açarak veresiye defterini Gülşah'ın önüne koyar!


Gülşah, onlara veresiye defterindeki kırmızı harflerle yazılmış satırları gösterir.


Şöyle yazıyordur defterde:


"Bu hesap Ahmet Rıfkı'nın kanıyla ödenmiştir, vesselam!" (Alıntı)


***


İşte yedi düvelle yaptığımız Çanakkale savaşı da bunlardan birisidir. Bu hesap 253 bin mübarek şahidimizin mübarek kanlarıyla kapanmıştır.. Çanakkale Türk Milletinin onurudur, gururudur, namusudur. Rabbim bütün şühedalarımıza rahmetini esirgemesin. Onları Nebiler Nebisi Yüce Peygamberimize komşu eylesin. Bütün şehitlerimizin mekânı cennet ruhları şad olsun.


***///***


Mehmet Şükrü Baş 04 Mayıs 2012 Elazığ Nurhak Gazetesi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder