Savarona (Gündüz)
Savarona (Gece)
Bandırma Vapuru Samsun Limanı'nda
Tarihi Bandırma Vapuru üstte
-----------------------------------------
Çocuklarımla birlikte Samsun Parkındaki
Atatürk Anıtı önünde (Altta)
MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
SAVARONA’NIN KARA GÜNLERİ
Sene 1938…
Ulu Önder Atatürk’ün hastalığının su yüzene çıktığı günler;
Ata’nın tedavisinde söz sahibi olan doktorlar bir araya gelir. Ulu Önder Atatürk’ün gün geçtikçe bozulan sağlığına bir nebzede olsa katkısı için Ata’ya deniz havasının iyi geleceğini rapor eder. Yüce meclis bu rapor üzerine Ata’sına bir şükran ifadesi olarak emrine tahsis edilmek üzere bir yat alınmasını kararlaştırır bunun üzerine 1 Milyon 250 bin liraya asıl adı kuğu olan Savarona yatı satın alınır. 24 Mart tarihinde direklerine Türk Bayrağı çekilen Savarona 1 Haziran 1938 tarihinde Ulu Önder’in emrine tahsis edilir.
Ulu Önder Atatürk Savarona’ya yerleştikten sonra “Bir çocuğun oyuncağına kavuştuğunda nasıl sevinirse bende öyle sevindim” diyerek memnuniyetini ifade eder.
1 Haziran’da Savarona’ya yerleşen Ulu Önder Atatürk 23 Temmuza kadar 53 gün bu yatta kalır. Bu yatta dünyanın en büyük liderlerini, krallarını, kraliçelerini, şahlarını ağırlar. Bu arada hastalığı da ağırlaşır. Tedavisinin daha sağlıklı bir ortamda yapılabilmesi için Dolmabahçe Sarayı’na taşınır ve 10 Kasım 1938 günü saat dokuzu beş geçe Yüce Türk Milletini ve o devasa oyuncağını öksüz bırakarak Hakk’ın rahmetine kavuşur.
O anda ülkemizin her yerinde olduğu gibi Savarona’da da şanlı bayrağımız yarıya indirilir.
***
Sene 2010…
Atatürk’ün tarihi mirası, Atamızın Türk Milletine armağanı Savarona’da tarihini, kültürünü örf ve ananelerini bilmeyenlerin gaflet ve dalalet içerisinde olmaları, bazı paragözlerin ihanet içerisinde bulunmaları nedeniyle karı kız ticareti yapılmakta Atatürk’ün manevi hatırasına saygısızlık yapılmaktadır. Ulu Önder Atatürk’ün Akdeniz’in mavi sularını seyrettiği, güvertesinde gezindiği bu gemide ne yazık ki küçük fahişelerin ve cüzdanı şişkin pezevenklerin kahkahaları yükselmektedir. Bu kahkahalar milli duygularımıza, kültürümüze, örf ve ananelerimize hançer olur saplanır.
Savarona’nın bu kara günleri Türk’ü Türklüğünden, İnsanı insanlığından utandırır.
ZİHNİYET FARKI
Büyük oğlum Tokat Turhal’da görevliydi. Torunumu özlemiştim Turhal’a gittim. Benim gönlümde ne kadar büyük bir Atatürk sevgisinin yaşadığını bilen oğlum “Baba seni Samsun’a götüreyim mi?.” Dedi. Dünyalar benim olmuştu Atatürk’ümün 19 Mayısta ayak bastığı topraklara gideceğim, oraları göreceğim için çok sevindim.
Doluştuk arabaya, gittik Samsun’a!...
O gün yeğenlerimde dinlendik. Ertesi gün hepimiz ilk önce 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ü Samsun’a getiren ve Samsun limanında demirli bulunan tarihi BANDIRMA VAPURU’NU ziyarete gittik.
BANDIRMA VAPURU’NUN kamaralarını gezdik güvertesine çıktık orası tıklım tıklım doluydu. Ben gayri ihtiyari “Atatürk bu gemiye nasıl sığdı…?” Dedim. Bu sorumu duyanlar garip garip yüzüme bakıyorlardı.Sorumu tekrarladım “O koca insan o Büyük Atatürk böyle küçük bir gemiye nasıl sığar ki…? Dedim. Çünkü benim gönlümde, benim gözümde o Ulu Önder o kadar büyük ki dünya onu tarihlere sığdıramıyor ben onu nasıl bu gemiye sığdırayım!...
Mübalağa ettiğimi sanmayın sevgili okurlarım ben o soruları içimden geldiği gibi sordum.
İşte zihniyet farkı…
Atatürk’ü tanımak, onu anlamak için insanda beyin olması gerek. Beyni olmayanlar Atatürk’ü anlayamazlar, onu gereği gibi tanıyamazlar, onun mirasına sahip çıkamazlar. Atatürk’ün dehasını kahramanlığını, ileri görüşlüğünü anlamayan insanlar küçük düşünür, küçük görürler.
Onlarla bizim aramızdaki fark budur.
Atatürk’ü tanımak akıl gerektirir, beyin gerektirir, iz’an gerektirir. Küçücük bir bakış açısıyla Atatürk’ün ne denli büyük bir devlet ve siyaset adamı olduğu anlaşılamaz. İşte bu idrak tan yoksun olanlar tarihini de bilmezler, atasını da tanımazlar, mirasına da sahiplenmezler. Onlar Atatürk’e küçücük beyinleri ve küçücük yürekleriyle bakarlar onun için Savarona yatını da, Bandırma Vapuru’nu da küçük görür, onlara verilmesi gereken değeri veremezler.
Oysa ben Atamın büyüklüğünü onun dünyaya ve tarihe mal olmuş devlet ve siyaset adamlığını bildiğim için onu bir yerlere sığdıramıyorum. O sadece benim Allah’ın eseri olan gönlüme sığıyor yüreğime sığıyor.
Hal böyle olunca Ata’mın her armağanı başıma bir taç oluyor.
***///***
03 Ekim 2010 tarihli Aktüel dergisinde,
04 Ekim 2010 tarihli Malatya Hakimiyet gazetesi ile...
aynı tarihli Elazığ Nurhak Gazetesinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder