MEHMET ŞÜKRÜ BAŞ
SESİMİ DUYAN VAR MI…?
Bugün ki yazımıza Allah (c.c.) ülkemizi, milletimizi her türlü felaketlerden korusun temennisiyle başlayalım. Hatırlayacaksınız 17 Ağustos Gölcük depreminde bir AKUT görevlisinin “Sesimi duyan var mı?” sözleri hafızalarda iz bırakmıştı.
***
Günışığı Gazetesinden sevgili kardeşimiz Bilal Civelek 21 Şubat tarihli yazısında önemli bir aneknot düşmüştü. Söz konusu yazısında diyordu ki!...”Üniversitede bir hocamız vardı, her zaman şunu söylerdi “Vatandaş olarak istemeyi bileceksin! Haklı isteğin yerine gelinceye kadar ısrar edeceksin. Örneğin, Ankara Necatibey caddesinde bir trafik ışığı yanmıyordu. Ben hiç usanmadan her gün bir dilekçe yazdım. Tam altmış birinci dilekçemden sonra arıza yapıldı.” Diye yazmış ve yazısının devamında “Bugün Elazığ Büyükşehir olmasını istiyorsak bıkmadan usanmadan istemek lazım” demiş.
Vah ki vah!...
***
İlahi Bilal Bey Avrupalı oldun olalı doğup büyüdüğün şehri, bu şehrin idarecilerini, buşehrin yöneticilerini, bu şehrin siyasilerini unuttun gibi geliyor bana. Bu şehrin idarecilerine, bu şehrin yöneticilerine, bu şehrin siyasetçilerine 61 dilekçe değil 661 dilekçe yazsan yinede kimseyi o derin uykusundan uyandıramazsın. Hatırlarsanız benim sizin köşenizde yayınlanan “Davulcu” diye bir dörtlüğüm vardı. Ne dersiniz o dörtlüğe bir daha bir göz atalım mı?..
İşte o dörtlük…
Vur davulcu tokmağını
Bir daha vur bir daha…
Bir daha vur ki bu millet
Uyumasın bir daha…
Biz bu dörtlüğü her halde otuz sene önce yazdık ve 1990’lı yıllarda sizin köşenizde de yayınlattık. Aradan yıllar geçti nice davulcular davullarını patlattı ama ne yazık ki hiç kimseler uyanmadı. Ve bizim bu şehir için yıllardan beri her gün kaleme aldıklarımızı sağır sultan duydu ama bu şehri yönetenler duymadı.
***
Biz bu şehrin sorunlarını bu şehrin yanmayan trafik lambalarını, geçit vermeyen kaldırımlarını, girilemeyen çarşısını pazarını, eğitimini, sağlığını, mesai saatinde kahvede okey oynayan memurlarını, Elazığ’ı tanımayan millet vekili adaylarını yazdık da yazdık netice?....
Netice kocaman bir (0)…
Hiç kimseyi o derin uykusundan uyandıramadık.
***
Eskiden yazdığımız bir yazıya ilgili makamlardan, kurum ve kuruluşlardan cevaplar gelirdi bizde o cevabi yazıları okuyucularımıza aktarır yaptığımız işten haz alırdık.
Şimdilerde bunu hak getire.
Kendimiz yazıp kendimiz okuyor, kendimiz çalıyor kendimiz oynuyoruz.
Zülfü yâre dokunmadıkça işler tıkırında al gülüm ver gülüm.
***
Bu şehirde benim kadar kaldırım işgallerini, Sayın Kuşcubaşı kadar Büyükşehir konusunu işleyene rastlayamazsınız. Her gazete her vekile her gün postalanıyor, her gazete ilgili makamlara, kurum ve kuruluşlara her gün gönderiliyor. Her makamın her kurumun basın bürosu olmasına rağmen hangi makam, hangi kurum, hangi vekil, hangi konuda hangi yazımızla ilgilenme gereğini duydu?
Hiç birisiyle…
Ve gün geldi bende Büyük şehirle ilgili bir yazı yazdım ve o yazıda “Elazığ neden Büyükşehir olmuyor?...” sorusu yerine “Elazığ Büyükşehir olmayı hak ediyor mu?” sorusunu yönelttim.
Şimdi aynı soruyu size yönelteyim muhterem hocam. Böyle bir yapılanmada değil 61 dilekçe 661 dilekçe ile siz bu şehrin sorunlarını ilgilere ve yetkililere duyurabilir misiniz? Senenin on iki ayı kış uykusunda olan bürokratları uyandırabilir misiniz?...
Sanmıyorum.
Böyle bir tablo içerisinde resmedilen Elazığ hakikatin Büyükşehir olmayı hak ediyor mu, etmiyor mu?...
Ona bakmak lazım!
Öğle değil mi?...
***///***
Mehmet Şükrü Baş 02 Mart 2011 Elazığ Nurhak Gazetesi